dersveriyor
  7.sınıf sosyal konuları
 

 

1.ÜNITE: ILETIŞIM VE INSAN ILIŞKILERI

BILINMESI GERKEN KAVRAMLAR:
1.Etkileşim  2.Görüş 3.Iletişim  4.Kişilik 5. Sansür 6.Panel 7.Rtük 8.Tekzip 9. Özgürlük 10. Empati
 

ILETIŞIM: karşılıklı bilgi alışverişi amacına yönelik bütün etkinliklere denir.
*Bir insan karşısındakinin sözlerini yanlış anlarsa yada onun söyledikleri ile ilgili olmayan bir tepki verirse, bu durumda iletişim çatışması yaşanmış olur.
Olumlu Iletişim Kurmak Için Yapılması Gerekenler
1-Haksız eleştiri yapmamalı
2-Hatanızı kabul edin
3-Gereksiz tartışmaya girmeyin
4-Konuyu anlamadan itiraz etmeyin
5-Kendinizi büyük görmeyin
6-Görünüşünüze dikkat edin
7-Jest ve mimikleriniz doğal olsun
8-Iyimser olun
9-Sevgiye ve saygıya önem verin
10-Karşınızdakini dinlemeyi bilin
*Beden dili iletişimde %60 oranında etkilidir.
11-Iletişimde açık ve net olun
12-Dili iyi kullanın
13-Empati kurmayı unutmayın
14-Konuşurken ya da dinlerken göz teması kurun
15-Hoşgörülü olun
*Iletişim çatışmasında yaş, kültür seviyesi, ekonomik duru, yetişme ortamı, psikolojik yapı, eğitim yapısı etkendir.

KITLE ILETIŞIM ARAÇLARI
Televizyon, internet, radyo, gazete, dergi
TRT: 1964 yılında kuruldu. 1968’de ilk televizyon yayınlarına başladı. Ilk genel müdürü Adnan ÖZTRAK’ dır.
Ülkemizde en etkili kitle iletişim aracı televizyondur. Insanların giyim tarzını, konuşma şeklini, hayata bakışını, olaylar karşısında duygularını, diğer insanlar hakkındaki düşüncelerini etkilemektedir.
*Kitle iletişim araçları toplumun geniş kesimlerine ileti (mesaj) dağıtan araçlardır. Yazılı olanlar gazete, dergi, broşür, kitap; görsel olanlar televizyon, bilgisayar (internet), CD, film, sinema, radyodur.
*Televizyonun iyi yanları: TV dünyaya açılan bir penceredir. Dünyada ki birçok olayı anında öğrenebiliyoruz. Aile bütünlüğünü sağlar. Aydınlatıcı ve eğlendiricidir.
*Televizyonun kötü yanları: pasif bir etkinliktir. Hareket gerektirmez. Şiddet programları çocukları etkilemektedir. Komşuluk ilişkilerini öldürür.

*Temel Haklar ve Ödevler
20. Madde: Özel Hayatın Gizliliği: herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

*1994 yılında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kurulmuştur. RTÜK yayın ilkelerine aykırı yayın yapan kanalları cezalandırır.

21. Madde: Konut Dokunulmazlığı: Kimsenin konutuna dokunulamaz. Hakim yada yetkili kılınmış makamın emri olmadan bir kişinin konutuna girilemez, arama yapılamaz.
Başlıca Temel Haklar:
1)Yaşama hakkı(17.)
2)Kişi dokunulmazlığı hakkı(17.)
3)Sağlık hakkı(56.)
4)eğitim hakkı(42.)
5)Dilekçe hakkı(74.)
6)özel yaşam gizliliği hakkı(20.)
7)Konut dokunulmazlığı hakkı(21.)
8)Seçme ve seçilme hakkı(67.)
 

Başlıca Temel Özgürlükler:
*Düşünce kanaat ve ifade özgürlüğü(26.)
*Basın özgürlüğü(28.)
*Din ve vizdan özgürlüğü(24.)
*Haberleşme özgürlüğü(22.)
*Yerleşme ve seyehat(23.)
*Toplantı hak ve seyehat özgürlüğü(23.)
*Bilim ve sanat özgürlüğü(27.)
Temel hak ve özgürlükler savaş.seferberlik,sıkı yönetim,olağan üstü hal,kamu sağlığı ve kamu güvenliği durumlarında devlet tarafından kısıtlanabilir.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
Madde 16:
1-Hiçbir çocuğun özel yaşamına, ailesine, konutuna veya iletişimine, keyfi ya da haksız olarak müdahale edilemez. Hiçbir çocuğun onuruna ve itibarına haksız olarak saldırılamaz.
2-Çocuğun, bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasal korunma hakkı vardır.

Sansür: Insan ifadesinin çeşitli yollarla kontrol altına alınmasıdır. Pek çok durumda devlet tarafından uygulanır. Amacı toplumu korumaktır.
 

Atatürk ve Iletişim
Sivas Kongresi sonunda alınan kararları halka duyurmak amacıyla Irade-i Milliye adlı gazete çıkarıldı. (Atatürk benim gazetem demiştir.)
10 Ocak 1920’ de Yunus Nadi ve Halide Edip tarafından Anadolu Ajansı (AA) kuruldu.
7 Ekim 1920:Ilk resmi gazete (Ceride-i Resmiye) yayın hayatına başladı.
18 Kasım 1927 Ankara Radyosu yayına başladı.

Tekzip: Bir kişi ya da kurum hakkında gerçeğe aykırı yayın yapıldığında, yayınlanması istenen düzeltme ve cevap yazısıdır.
*Kitle Iletişim Araçlarının Amaçları:
1-Haber verme    2-Eğitim  3-Reklâm 4-Denetim ve eleştiri 5-Eğlendirme    6-Kamuoyu oluşturma

Iletişim Niçin Gereklidir?
•    Insan toplumsal bir varlıktır. Ve sürekli iletişim ihtiyacı içerisindedir.
•    Iletişim kültürünün oluşumunda ve gelişiminde önemli bir rol oynar.
•    Iletişim insanlar arasında ki bilgi alışverişini sağlar.
•    Iletişim toplumsal düzenin oluşmasında önemli bir rol oynar.

ETKILI ILETIŞIM
Toplumsal barış ve huzurun sağlanmasında kişiler arası iletişim çok önemli bir yer tutmaktadır.
.
Etkili iletişim yöntemini benimsemek ve bunu ilişkilerimizde doğru olarak kullanabilmek için iletişim engellerini bilmekte yarar vardır. Insanlar arası etkileşim ve olumlu iletişimi engelleyen etmenleri şöyle sıralayabiliriz:
Kendi düşünce fikirlerimizi tek doğru olarak benimsemek, başkalarının fikir, düşünce ve duygularını önemsememek ve saygı göstermemek. Insanların birbirleriyle yaptıkları iletişimde televizyonda ki tartışma programlarında bunu görmek mümkündür. Birçok insanın kendi fikirlerini tek doğru olarak anlattığını, karşısında ki insanın fikir ve düşüncesine değer vermediğini saygı göstermediğini görmekteyiz. Böyle bir durumda ise kişiler arasında olumlu ve etkili iletişimden söz edilemez.
Karşımızda ki kişi ya da kişileri sürekli yargılamak, eleştirmek ve suçlamak da iletişimimizi engeller. Bu tür iletiler sonunda kişiler kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğranmış, daha çaresiz hissederler, karşılığında ise iletişimi keserler.
Ifadelerimizde emir verme, yönlendirme eğiliminde olmak, insan davranışların kabul edilemez olduğu tutum ve davranışları benimsemek de iletişimin kesilmesine neden olabilir.
Kendimizi dinleyen tarafın yerine koyup, söyleyeceklerimizi o kişiye göre ayarlamalıyız. Karşımızdaki insana değer vermeliyiz. O zaman mesajlarımızı daha rahat iletebiliriz, dinleyende mesajı alma gayreti gösterir.
Açık ve anlamlı olabilmek için her türlü iletişim imkanını kullanmak gerekir.(Beden duruşu, yüz ifadesi, göz bakışı, el ve beden hareketleri, ses tonları.) Düzeltici geri iletimlerde açık ve duyarlı olmalıyız.

ÜNITE II:ÜLKEMIZDE NÜFUS
BILINMESI GEREKEN KAVRAMLAR:

Işsizlik
Demografi
Nüfusun özelliklerini,nüfus olaylarını inceleyen bilim dalıdır.
Nüfus: sınırları belli bir alanda, belli bir zaman diliminde yaşayan insan sayısına denir.
Yapılan nüfus sayımları ile nüfus miktarı, nüfus artışı, nüfusun ekonomik ve kültürel özellikleri, nüfusun dağılışı ve değişimi gibi özellikler tespit edilebilir.
 

TÜRKIYE’DE NÜFUS: Ilk nüfus sayımı (1831) II. Mahmut döneminde yapıldı. Yalnızca ( vergi verecek ve askere gidecek olan) erkekler sayıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk nüfus sayımı 1927 yılında, ikincisi 1935 yılında yapılmıştır. 1990’ a kadar 5 yılda bir, sonra 10 yılda bir yapılmış ancak 1997 yılında seçmen sayısını tespit etmek için bir ara sayım yapılmıştır. Son nüfus sayımı 2000’ de yapıldı.
*Ülkemizde yapılan nüfus sayımları ile insan sayısı, nüfus yoğunluğu, nüfusun yaş ve cinsiyet, okuryazarlık, öğrenim durumu, iş durumu, medeni durum, köy ve kentsel durumu tespit edilir.
*Nüfus sayımlarını Devlet Istatistik Enstitüsü (DIE) yeni ismiyle Türkiye Istatistik Kurumu (TÜIK) yapar.
Nüfus Yoğunluğu: Bir yerde km²’ ye düşen insan sayısıdır.

Nüfus Yoğunluğu   =  Nüfus Miktarı / Yüz Ölçümü

*Türkiye’de en az nüfus artışı 2. Dünya Savaşı nedeniyle 1940–1945 arası, en fazla nüfus artışı hayat şartlarının düzelmesiyle 1955–1960 arası olmuştur.
 

*Nüfus Artışının Olumlu Sonuçları
1-Üretim ve vergi gelirleri artar.
2-Mal ve hizmetlere talep artar.
3-Işgücü artar ve ucuzlar, üretim ucuzlar.
4-Yurt savunması kolaylaşır.
 

*Nüfus Artışının Olumsuz Sonuçları
1-Kişi başına düşen mili gelir azalır.
2-Enflasyon ve işsizlik artar.
3-Göç ve çarpık kentleşme artar.
4-Kaynaklar hızla tükenir.
5-Trafik sorunu ortaya çıkar.
6-Ihracat azalır
7-Anarşi, terör artar.
8-Altyapı yetersiz kalır.
 

—Türkiye’de Nüfusun Dağılışı-
Yoğun Nüfuslu Yerler:
-Marmara  Bölgesi (Çatalca-Kocaeli):Nüfusun yoğun olma sebepleri tarım, sanayi, ulaşım, turizm, ticaret
-Kıyı  Ege: Nedeni tarım, sanayi, turizm, ticaret
-Iç Anadolu (Yukarı Sakarya): Nedeni başkentin burada olması, tarım, ticaret, sanayi
-Kıyı Akdeniz: Turizm, sanayi, tarım
-Doğu ve Batı Karadeniz Kıyıları: Tarım, sanayi, iklim
Seyrek Nüfuslu Yerler:
Doğu Anadolu’nun yüksek yerleri, Akdeniz’de Teke ve Taşeli Platoları, Ege’de Menteşe yöresi, Marmara’da Biga Yarımadası, Yıldız Dağları, Iç Anadolu’da Tuz Gölü ve çevresi, Karadeniz’de Sinop, Bayburt ve Gümüşhane’ dir.
-Buraların  iklimi sert, ulaşımı zor, dağlar fazladır. Madencilik, sanayi, turizm, tarım gelişmemiştir. (Bu şartlardan hepsi bir şehirde bulunmayabilir. Mesela Sinop’un iklimi çok güzeldir ancak iç kesimle bağlantısı zordur.)
 

NÜFUSUN DAÄžILIŞINI ETKLEYEN FAKTÖRLER:
*Iklim
*Yer şekilleri
*Yükselti
*Denizellik-karasallık
*Ekonomik etkinlikler
*Ulaşım
*Yer altı zenginlikleri

GÖÇ: Ekonomik, toplumsal, siyasi ve doğal nedenlerle insanların yer değiştirmesine göç denir.
Iç Göç: Ülke içinde yapılan göçlerdir. Buda sürekli ve mevsimlik göç diye ikiye ayrılır.
Iç Göçün Nedenleri:
1-Kırsal kesimde hızlı nüfus artışı
2-Tarım alanlarının miras yoluyla parçalanması
3-Kırsal kesimde iş imkanının yetersiz olması
4-Kentlerde ki iş, sağlık, eğitim vs hizmetlerin daha iyi olması
5-Doğal afetler
6-Makineli tarım
7-Güvenlik(terör)
8-Kan davaları
Iç Göçün Sonuçları:
1-Çarpık (plansız) kentleşme
2-Altyapı sorunları
3-Belediye hizmetlerinin yetersiz kalması
4-Işsizliğin artması
5-Hırsızlık ve kapkaç gibi sorunların yaşanması
6-Çevre kirliliği oluşur
7-Trafik ve eğitim sorunları olur.
*Ülkemizde iç göçler doğudan batıya doğru olur. En çok göç Marmara, Ege ve Akdeniz’e olur. En çok göç veren bölgeler Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz’dir.

Dış Göç: Bir ülkeden başka bir ülkeye yapılan göçlerdir.
Dış Göçün Sebepleri:
1-Iş bulma
2-Savaş ve doğal afetler
3-Ülkeler arası nüfus değişimi
4-Etnik ve kültürel nedenler
5-Turizm faaliyetleri
Sonuçları:
Göç alan ülkelerin nüfusu artar. Kültürel ilişkiler gelişir. Ekonomik ilişkiler gelişir.

Beyin Göçü: Yetişmiş insan gücünün bilimsel araştırmaları devam ettirmek için başka bir ülkeye gitmesidir
*Türkiye’de Yerleşmeyi Etkileyen Faktörler
Iklim, yeryüzü şekilleri, toprak, ekonomik etkenler, ulaşım, su kaynakları, maden, turizm

YERLEŞME
Kırsal Yerleşme: Nüfusu 10 binden az olan yerlerdir. Kasaba, köy, köyaltı yerleşmeler (mezra, mahalle, bağ, yayla, divan)

Kentsel Yerleşme:
Küçük Şehir: 10.000-25.000
Orta Şehir  : 25.000-100.000
Büyük Şehir :100.000-500.000
Metropol     : 500.000 ‘den çok
Ekonomik özelliklerine göre de bölümlere ayrılır. Tarım şehri, turizm şehri, kültür şehri, vs.

DEVLET – VATANDAŞ ELELE
Anayasa 2. Madde: Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temek ilkelere dayanan, demokratik, laik ve SOSYAL bir hukuk devletidir.

Madde 42: Kimse eğitim-öğretim hakkından yoksun bırakılamaz.
Ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için parasız ve zorunludur.

Madde 49: Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir. Ülkemizde ki sosyal güvenlik kurumları Emekli Sandığı (memurlar için), SSK (özeldeki işçiler için), Bağ-Kur (esnaf ve sanatkâr ve bağımsız çalışanlar için).

Madde 23: Yerleşme ve Seyahat Özgürlüğü.
Herkes yerleşme ve seyahat özgürlüğüne sahiptir. Bu haklar suç işlemesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, düzenli kentleşmeyi sağlamak amacıyla sınırlandırılabilir.


3.ÜNITE: TÜRK TARIHINDE YOLCULUK
ANADOLU, ANAYURT

BILINMESI GEREKEN KAVRAMLAR:
1.Fetih 2.Gaza 3.Iskan 4.Siyasi güç

Anadolu ya Türk Akınları:
Ilk Türk akınları 4.yy. da Avrupa Hunları, 6.yy. da Sabar Türkleri tarafından yapıldı. Ancak bu akınlar yurt edinme amacını taşımıyordu. Yurt edinmek amacıyla ilk akınları 1015 yılında çağrı bey yaptı.
Türklerin Anadolu’ya aileleri ile birlikte gelmeleri yerleşmek amacıyla geldiklerinin bir göstergesidir.

Pasinler (Hasankale) Savaşı (1048)
Sebeb:5.000 kişilik bir Selçuklu ordusunun Bizans tarafından pusuya düşürülmesi.
Önemi: Bizans ile B.Selçuklu Devleti arasında yapılan ilk büyük savaştır.
Sonuç: Selçuklularla Bizanslar arasındaki ilk ciddi karşılaşmadır.Selçuklular savaşı kazanmıştır.Türklerin batıya (Anadolu)ilerlemesi kolaylaştı.
 

Malazgirt Savaşı: 26 AÄžUSTOS 1071
Sebeb: Bizans ın Türkleri durdurmak ve Anadolu dan atmak istemesi.
Sonuçları:

1 Türkiye tarihi başladı.
2 Anadolu'nun kapıları  Türklere açıldı.
3 Haçlı seferlerine sebep oldu.
4 Anadoluda Ilk Türk Devletleri Kuruldu
5 Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin temelleri atıldı.

Anadolu'ya Yapılan Ilk Türk Akınlarının Amacı
1.    Anadolu yu tanımak
2.    Alınması güç olan kaleleri yıpratmak
3.    Gelecekteki yerleşmenin nasıl olacağını kararlaştırmak

Anadolu da Kurulan Ilk Türk Devletleri

Anadolu’da Farklı Türk devletlerinin kurulmasının sebepleri
a-    Farklı Türk boyları gelmiştir.
b-    Büyük Selçuklu Devleti’ nde komutanlara fethettikleri yerler verilirdi. Bu durum fetihleri hızlandırırken parçalanmayı da hızlandırmıştır.
1.    Danışmendliler: Danışmend Gazi Tarafından Tokat, Niksar, Sivas, Amasya, Çorum, Yozgat ve Malatya civarında kurulmuştur.
2.    Saltuklular: Ebul Kasım tarafından Erzurum ve civarında kurulmuştur.
3.    Mengücekliler: Mengücek Gazi tarafından Erzurum ve çevresin de kurulmuştur.
4.    Artuklular: Artuk Bey in oğulları tarafından Doğu ve G.Doğu Anadolu çevresinde kuruldu.
5.    Çaka Beyliği:Çaka Bey tarafından  Izmir ve çevresinde kuruldu. Denizcilikte ilerlediler. Çaka Bey’ in öldürülmesi Türk denizciliğine vurulan ilk darbedir.

Bu Devletlerin Önemi:

1.    Anadolu nun fethine yardımcı oldular
2.    Yaptıkları eserlerle Anadolu yu bayındır hale getirdiler
3.    Anadolu nun Türkleşmesine yardımcı oldular
Anadolu’da ilk medreseyi Danişmendliler Niksar’da (Yağıbasan) açtılar.Artukluların Diyarbakır’da yaptığı Malabadi Köprüsü dünyanın en büyük taş kemerli köprüsüdür.Divriği’deki Ulu Camii ve Darüşşifa UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınmıştır.
 

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETI (1077-13O8)
Kuruluş Dönemi:
a.Süleyman Şah: (1077-1086) Iznik i alarak başkent yaptı.1077 de B.Selçuklu Sultanı Melik Şah Süleyman Şah a Hükümdarlık unvanı verdi. Halep i almak isteyince Tutuş a yenildi ve öldü.
Süleyman Şah’ın Mezarı Caber kalesindedir.

NOT: Bugün Türk askerinin nöbet tuttuğu,Türk bayrağının dalgalandığı,Türkiye sınırları dışındaki tek toprak parçamız caber kalesidir.    
 

b. 1.Kılıç Arslan: (1092-1107)
Melik Şah Süleyman Şah ın çocuklarını yanına aldı. Melik Şah ölünce serbest kalan Kılıç Arslan Anadolu Selçuklu Devleti nin başına geçti. Bu yüzden A.Selçuklu tahtı 6 yıl boş kaldı. Malatya kuşatması 1. Haçlı Seferi yüzünden başarısız oldu.
Haçlılar Iznik i Aldığından Konya başkent yapıldı. Suriye de Emir Çavlı ile yaptığı savaşta yenildi ve öldü. Çocukları yine B.Selçuklu Sultanı tarafından esir alındı.

c.1.Mesut:
Anadolu tahtı 9 yıl boş kaldıktan sonra 1.Mesut Sultan oldu. Döneminin en önemli olayı 2. haçlı seferidir.
 

d.    2.Kılıç Arslan (1155-1192)
Danışmendliler e son verdi.Anadolu Selçuklularda ilk gümüş parayı bastırdı. Ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırması en büyük hatasıdır.

Miryokefalon Savaşı (1176)
Sebeb: Bizans ın Anadolu yu Türkler den geri almak istemesi.
Sonuçları
1. Bizans ın Anadolu yu alma umudu kalmadı.
2.Malazgirt Anadolu nun kapılarını açmış, Miryokefalon ise Anadolu nun sonsuza kadar Türk yurdu olduğunu ispatlamıştır.
3.Bizans savunmada kaldı.
4.Avrupalılar Anadolu ya Türkiye adını verdiler.

Yükselme Dönemi
 

a. 1.Gıyasettin Keyhüsrev: (1192-1196)
Ağabeyine yenilerek Bizans a sığındı.
 

b.Rüknettin Süleyman Şah: (1196-1204)
Saltuklular ı yıktı.
 

c. 1.Gıyasettin Keyhüsrev (1204-1211)
Antalya yı aldı. Venediklilerle bir ticaret antlaşması yaptı.
#Haçlı Seferleriyle canlanan Akdeniz ticaretinden yararlanmak isteyen A.Selçukluları ticaret yollarının ve liman şehirlerinin ele geçirilmesine önem verdiler.
Antalya önemli bir ticaret merkezi oldu. Bir tersane yapıldı. Samsun u alarak kapanmış olan Karadeniz ticaret yolunu açtı.
 

d.Izzettin Keykavus: (1211-1220)
Sinop u alarak önemli bir ticaret merkezi haline getirdi. Trabzon Rum Imparatorluğunu vergiye bağladı. Anadolu yu Uluslararası bir ticaret merkezi haline getirdi.

e.Alaaddin Keykubat (1220-1237):
A.Selçuklu Devleti en parlak dönemini yaşadı. Alanya yı alarak bir tersane yaptırdı.
 

Yassı Çemen Savaşı (1230)
Harzem şahların Ahlât a saldırması üzerine başlayan savaşı A. Keykubat kazandı ve Harzem şahlar yıkıldı.
—Kırım a bir sefer yaparak Karadeniz ticaret yoluna hakim oldu.
 

MOÄžOLLARA KARŞI ALDIÄžI SAVUNMA TEDBIRLERI:
a.Elçi ve hediyeler göndererek iyi geçindi.
b.Harzem Şah ve Eyyubilerle ittifak yaptı.
c.Sivas, Erzurum ve Konya nın etrafına sur yaptı.
d.Ahlat ı aldı.
e.Doğudaki Kalelerini tamir ettirerek en seçme askerlerini yerleştirdi.
Anadolu Selçuklu Devletinin Yıkılışı
 

Baba i. Isyanı(1240):
SEBEPLERI:1.Devletin kötü yönetilmesi. 2.Asya dan gelenlerin doğu ve güney doğu da birikmesi.
SONUÇLAR:1.Bu olay Moğollara cesaret verdi. 2.Bu olay A.Selçuklu Devletinin eski gücünde olmadığını gösterdi.

Kösedağ Savaşı (1243)
SEBEP: Baba i. Isyanının Moğollara cesaret vermesi.
SONUÇLAR:1. A.Selçuklu Devleti Moğolların Egemenliği altına girdi. 2. A. Selçuklu Devleti dağılma dönemine girdi. 3. Anadolu tahrip oldu.4. Birçok beylik kuruldu.

#Anadolu çağrılan Memluk Sultanı Baybars kendisini çağıranları ortada görünmemesi üzerine geri döndü.
#1308 de 2. Mesut un ölümüyle A.Selçuklu Devleti Yıkıldı.

Anadolu Selçuklu Beylikleri (Anadolu Türk Beylikleri / 2. Beylikler Dönemi)
1.OSMANLILAR: Söğüt ve Domaniç te Osman bey tarafından kuruldu. Oğuzların Kayı boyundandır. En çok karaman oğulları ile uğraştılar.
2.KARAMANOÄžULLARI: Konya, Karaman civarında Mehmet bey kurdu. Mehmet Türkçe yi resmi dil ilan etti.(1277)
3.GERMIYANOÄžULLARI: Kütahya civarında kuruldular. Kütahya, Simav, Emet ve Tavşanlı yı Osmanlılara çeyiz olarak verdiler.
4.KARESIOÄžULLARI: Karesi bey tarafından Balıkesir ve Çanakkale de kuruldu. Osmanlıların (Orhan Bey) ele geçirdiği ilk beyliktir. Bu beyliğin alınmasıyla Osmanlılar denizciliğe başladılar.
5.HAMITOÄžULLARI: Isparta, Yalvaç, Eğirdir, Akşehir ve Beyşehir i 80 bin altın karşılığı Osmanlılara sattılar.
6.MENTEŞEOÄžULLARI: Muğla ve civarında kuruldu.
7.CANDAROÄžULLARI: Kastamonu ve Sinop ta kuruldu.
8.AYDINOÄžULLARI: Birgi, Selçuk ve Tire de kuruldu.
9.DULKADIROÄžULLRI: Maraş ta kuruldu.
10.SARUHANOÄžULLARI: Manisa ve Civarında kuruldu.
11.ERATNA: Erzurum, Erzincan ve Sivas civarında kuruldu.


A.Selçuklu ve Beyliklerde Kültür ve Medeniyet Devlet Yönetimi:

#Hükümdarlık belirtileri: Para bastırma, Hutbe okutma
#Devlet Hükümdar ailesinin ortak malı sayılırdı. Tahta hükümdarın hangi oğlunun geçeceği belli değildi. Bunun iyi tarafı en iyi olanın başa geçmesiydi. Kötü yanı kardeş kavgalarına ve devletin yıkılmasına sebep olabilirdi.
#Hükümdar ailesinin erkek çocukları Melik ünvanı ile illere vali olarak atanır, yanlarına da tecrübeli bir devlet adamı atabey ünvanı ile verilirdi. Bundaki amaç Melik tahta geçtiği zaman tecrübe kazanmasıydı

#Divan:
Devlet işlerinin görüşüldüğü kuruldur.
#Vezir: Hükümdarın yardımcısıdır. Hükümdardan sonra en yetkili kişidir. Divana hükümdar olmadığı zaman başkanlık ederdi.
#Subaşı: Güvenlik ve askerlik işlerine bakardı.
#Kadı: Adalet işlerine bakardı.
#Ilk başkent Iznik, son başkent Konya dır.
Ordu: a.Sultana ait askerler, ikta sahiplerinin beslediği askerler, Türkmenler.
 

Sosyal ve Ekonomik Hayat
Halk şehirli, köylü ve göçebe olmak üzere 3 gruba ayrılır.
#Ahi Teşkilatı: Esnaf arasındaki dayanışmayı sağlar, tecrübeli eleman yetişmesine ve kalitenin yükselmesini sağlardı.
#Devlet ticareti geliştirmek için han, kervansaray yaptırdı. Tüccarların can ve mal güvenliğini sağladı.(Sigorta ) Liman şehirleri alınarak tersane yaptırıldı. Venedik, Kıbrıslı tüccarlarla ticaret anlaşmaları yapıldı.

Toprak Yönetimi: Topraklar devlet malı sayılır ve 4 e ayrılırdı.
a.Has Arazi: Geliri hükümdara ait. Topraklardır.
b.Ikta Arazi: Geliri asker ve devlet memurlarına, maaş, hizmet karşılığı verilen topraklardır.
c. Mülk Arazi: Başarılı devlet adamlarına verilen topraklardır.
d. Vakıf Arazi: Geliri hayır kurumları için ayrılan topraklardır.

Yazılı Dil ve Edebiyat
A.Selçuklularda resmi edebiyat dili Farsça, bilim dili Arapça, halk dili Türkçe idi. Beylikler Türkçe konuşurlardı. Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçe yi resmi dil ilan etmiştir. (13 Mayıs 1277)
#Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre sevgi ve hoşgörü konularını işleyen düşünürlerdir.

HAÇLI SEFERLERI
a.Dini Nedenler:
—Kudüsü almak
—Papa nın gücünü artırmak istemesi
—Kluni tarikatının çalışmaları
b.Ekonomik Nedenler:
—Avrupa nın yoksul, Müslüman ülkelerin zengin olması
—Doğu ticaret yollarının Müslümanların elinde olması.
c.Siyasi Nedenler:
—Türk akınlarını durduramayan Bizans ın yardım istemesi.
d.Sosyal Nedenler:
—Derebey ve şovalyelerin serüven arzusu.

1. Haçlı Seferi (1096–1099)
Kudüs’ü almak için harekete geçtiler ve aldılar.
2.Haçlı Seferi (1147–1149)
Musul Atabeyi Zengi’nin Urfa yı alması. Başarısız oldular.
3.Haçlı Seferi (1189–1192)
Selahattin Eyyubi nin Kudüs ü alması üzerine yapılan sefer. Başarısız oldu.
4.Haçlı Seferi (1202–1204)
Kudüs ü almak için harekete geçtiler ama Istanbul u aldılar. Iznik ve Trabzon da birer Rum devleti kuruldu.

SONUÇLAR
a.Dini Sonuçlar:
—Kilise ve din adamlarına duyulan güven azaldı.
—Skolâstik düşünce zayıfladı.
b.Sosyal Sonuçlar:
—Burjuva sınıfı önem kazandı.
c.Ekonomik Sonucu:
—Akdeniz ticareti canlandı. Akdeniz limanları(Cenova, Venedik, Marsilya) önem kazandı.
d.Siyasal Sonucu:
—Derebeylikler zayıflarken Krallık güçlendi.
e.Bilimsel sonuçlar:
—Avrupalılar kâğıt, barut, matbaa ve pusulayı Müslümanlardan öğrendi.
f.Türk Islam Dünyası Üzerindeki Sonuçları
—Anadolu, Filistin, Suriye tahrip oldu.
—Türklerin batıya ilerleyişi gecikti.
—Türklerin Islam Dünyası üzerindeki önemi arttı.
#Kâğıt ve matbaa Rönesans a, barut derebeyliklerin yıkılmasına, pusula ise coğrafi keşiflerin yapılmasına zemin hazırladı.

OSMANLI DEVLETI (1299_1928)

Kuruluş   Dönemi  (1299-1453)
Osmanlılar Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensupturlar. Artuklular  ile birlikte Anadolu’ya gelmişlerdir.
Moğol baskısı sonucunda bir çok Türk boyu gibi Kayı boyuda Anadolu’ya geldi. Başlarında bulunan Süleyman Şah Fırat Irmağı’ndan geçerken boğulmuş, yerine oğlu Ertuğrul Gazi geçmiştir. 1230 tarihinde yapılan  Yassı Çimen Savaşı’nda A.Selçuklu Devleti’ni desteklemişler, bu yardımları karşılığında A.Keykubat  Ankara Karacadağ yöresini yurt olarak Kayı boyuna vermiştir.
Daha sonra Ertuğrul Gazi Söğüt ve  Domaniç’i aldı. Başarılı hizmetlerinden dolayı Kayı boyuna Batı Uç beyliği verildi. Osmanlılar önce A.Selçuklu Devleti’ne, sonra Ilhanlı Devleti’ne en son olarak da Çobanoğulları’na  bağlandılar.
Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra  beyliğin başına devlet adamlarının isteğiyle şehzadelerin en küçüğü  Osman Bey ( 1281) geçti. Kendisini yeterince güçlü hisseden Osman Bey 1299 yılında bağımsızlığını ilan etti.

OSMANLILARIN IMPARATORLUK HALINE GELME SEBEPLERI
1 -  Bizans sınırında kurulması.
2 -  Diğer beylikler tarafından rahatsız edilmemesi.
3 -  Balkanlarda güçlü bir devletin olmaması.
4 -  Türkmen göçleri.
5 -  Iktidarın tek elde toplanması.
6 -  Diğer beyliklerden katılımın olması.
7 -  Osman devlet adamlarının iyi yöneticiler olması.
8 -  Beylik topraklarının tarım ve hayvancılığa uygun olması.
9 -  Yerleşme (iskan) politikası.
10-  Hoşgörü ve adalet.
 

BALKANLARIN DURUMU
Bizans iyice zayıflamıştı.Taht kavgaları eksik olmuyordu.Tekfur denilen valiler merkezi dinlemiyorlardı.Köylü üzerindeki vergi ve angaryaları sürekli artırıyorlardı.Pek çok Bizans şehri adaletli Osmanlı yönetimini kabule hazırdı.Bizans ordu ve donanması ülkeyi koruyacak güçte olmadığından Osmanlı ilerleyişi kolaylaşmıştır.Balkanlarda güçlü bir devlet bulunmuyordu.Feodal beylikler ve devletçikler birbirleriyle savaşıyorlardı.Batıdan Macar,güneyden ise Venedik baskısı vardı.Macar ve Venedikliler Katolik,Balkanlar ise Ortodoks idi.Mezhep farklılıkları nedeniyle aralarında birlik yoktu.Bu da Osmanlı ilerleyişini kolaylaştırmıştı.
 

ANADOLU’NUN DURUMU
Kösedağ Savaşı sonrasında A.Selçuklu Devleti zayıflamış,özellikle uç beylikleri başına buyruk davranmaya başlamıştır.Ilhanlı Devleti 14.yy.da parçalanınca Anadolu’daki beylikler bağımsız olmuşlardır.Bu beyliklerin bazıları A.Selçuklu Devleti’nin mirasını ele geçirmeye yönelip,çatışmaya girmeleri hem güçsüzleşmelerine hem de halkın yoksullaşıp bunalmasına yol açmıştır.Bunalanlar daha düzenli yaşama ortamının oluşmaya başladığı Osman’lı topraklarına sığınmıştır.Osmanlılar diğer beylikler arasındaki çatışmalardan uzak durmuş ve Bizans topraklarında ilerleyerek güçlenmiştir.
OSMAN BEY DÖNEMI ( 1281 – 1324 -6 )
A.Selçuklu Devleti’nin zayıflaması Ilhanlılar’ın da batıda etkili olamaması üzerine Osman Bey 1299 da bağımsızlığını ilan etti.Karacahisar’ı alarak başkent yaptı.Bilecik,Inegöl,Yarhisar’ı aldı.Bilecik’teki demir madeni Osmanlılara ekonomik yarar sağladı.Iznik kuşatıldıysa da alınamadı.
KOYUNHISAR SAVAŞI  (1302)
Osman Bey’i ciddi bir tehlike olarak gören Bizans tekfurları birleşerek savaş açtılar.Bu ilk Osmanlı-Bizans savaşını Osmanlılar kazandı.Iznik,Izmit ve Bursa’nın yolu açıldı.Osman Bey Bursa’yı kuşattı.Ancak Bursa’yı Orhan Bey aldı.Osman Bey ilk Osmanlı parasını bastırmıştır.
 

ORHAN BEY DÖNEMI (1326 – 1362 )
Bursa alınarak başkent yapıldı.

PALEKANON (MALTEPE) SAVAŞI (1329)
Türk akınları durdurmak isteyen savaş açtı.Osmanlılar yendi.Osmanlılar önce Iznik’i sonra Izmit’i aldılar.Böylece Kocaeli yarımadası Osmanlılar’ın eline geçti.
KARESIOÄžULLARININ ALINMASI (1345)
Karesi Beyliği’nin alınması Anadolu Türk Birliği’nin kurulması yolunda atılmış ilk adımdır.Karesi donanması,devlet ve bilim adamları (Hacı Ilbeyi,Evrenus,Ece Halil,Fazıl Bey)Osmanlılara katıldı.Osmanlılar denizciliğe başladı ve Rumeli’ye geçiş kolaylaştı.
 

RUMELIYE GEÇIŞ (1353)
Bizans imparatorluğu Kantakuzen başı sıkıştıkça Orhan Bey’den yardım istiyordu.Dostluğu pekiştirmek için kızını Orhan Bey’e verdi.Bulgar ve Sırp saldırılarını durduramayan Bizans Orhan Bey’den yardım istedi.Bu yardımlara karşılık Çimpe kalesini verdi.Osmanlılar dönüşde bu kaleye asker bıraktılar.Bu olay Rumeli’ye yerleşmenin başlangıcı sayılır.Osmanlılar Rumeli ‘yi Türk yurdu haline getirmek amacıyla fethettikleri yerlere Anadolu’dan getirdikleri Türkleri yerleştirdiler.Tarihçiler Orhan Bey’i Osmanlı Devleti’nin gerçek korucusu olarak kabul ederler.Divan teşkilatı,Yaya ve Müsellem ocakları,ilk vezirlik sistemi,ilk medrese(Iznik)kuruldu.
I.MURAT ( 1362 – 1389 )
Ilk kez sultan ünvanını kullandı.Orhan bey devletin ,I Murat ise Imparatorluğun temelini attı
Sazlı dere(1363) savaşıyla Edirne alındı ve başkent yapıldı.
 

SIRPSINDIÄžI SAVAŞI (1364) Haçlıların Türkleri Rumeli’den atmak için açtıkları savaşı Osmanlılar kazandı.(Osmanlı’ya karşı düzenlenen ilk haçlı savaşıdır.)Bu savaşın kazanılmasıyla Rumeli’de Osmanlı ilerleyişi hızlandı.
ANADOLU OLAYLARI
Karaman oğlu Ali Bey’in I.Murat’ın kızını almasından sonra Germiyanoğlu Süleyman Bey’de Karamanoğullarına karşı güçlene bilmek için kızını Y.Bayezit’e verdi.Çeyiz olarak da ,Kütahya,Tavşanlı,Simav,Emet’i verdi.Hamitoğullarından 80.000 altın karşılığı Isparta,Akşehir,Beyşehir,Seydişehir ve Yalvaç alındı.

I.KOSOVA SAVAŞI : 1389
Türklerin Balkanlarda hızla ilerlemesi üzerine Haçlılar harekete geçtiler.Yapılan savaşı Türkler kazandı.I.Murat savaş alanında öldürüldü.Bu savaş Türklerin Balkanlara yerleşmesini sağladı.Türkler ilk kez bu savaş da top kullandılar.I.Murat devşirmelerden Acemi Oğlanları ve Yeniçeri Ocaklarını kurdu.
 

YILDIRIM BAYEZIT DÖNEMI  (1389 – 1402)
Y. Bayezit Anadolu’da alınmayan Türk Beyliği bırakmayarak Anadolu Türk Birliğini sağladı.1396 da Anadolu Hisarı’nı yaptırarak Istanbul’u kuşattı. Ancak Haçlılar ‘ın  Niğbolu’ ya  gelmeleri  üzerine kuşatma kaldırıldı.1401 de yapılan kuşatma Timur’un Anadolu’ya gelmesi üzerine başarısız oldu.
NIÄžBOLU SAVAŞI (1396)
Istanbul kuşatması üzerine harekete geçen Haçlılar başarısız oldular.Sonunda bol miktarda ganimet alındı.Bayezit’in beylikler üzerindeki etkisi arttı.
ANKARA SAVAŞI : 28 TEMMUZ 1402
Gerçek sebep:Timur kendini Cengiz Han’a benzetiyordu.Çin’i alırsa Cengiz Han’dan daha büyük olacaktı.Çin’e yapacağı sefer sırasında batısında Osmanlı gibi güçlü bir devletin olmasını istemiyordu.
Sonuçları:
1-    Balkanlarda az da olsa toprak kaybedildi
2-    Bizans’ın ömrü 50 yıl uzadı
3-Osmanlıda Fetret Devri başladı
4-Karesi ve Eşref oğulları hariç beylikler yeniden kurularak Türk siyasi birliği bozuldu
5-Timur Anadolu’da bir çok şehri tahrip etti.
6-Timur’un çekilmesinden sonra güçlenen Akkoyunlu ve Kara koyunlular Osmanlıları tehdit ettiler.
FETRET DEVRI  1402 – 1413
Y.Bayezit’in çocukları arasında (Mehmet,Isa,Musa,Süleyman,Mustafa)11 yıl süren taht kavgaları dönemine Fetret(bunalım)devri denir.Ankara Savaşı ile başlar Çelebi Mehmet’in padişah olması ile sona erer.
 

I .(ÇELEBI )MEHMET 1413 – 1421
Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu sayılır. Venedik ile ilk deniz savaşı kaybedildi.1419’da Düzmece Mustafa isyanı bastırıldı. Düzmece Mustafa Bizas’a sığındı.1420’de Şeyh Bedrettin isyanı bastırıldı.
 

II . MURAT 1421 – 1451
II. Murat’ın başa geçmesiyle Bizans Düzmece Mustafa’yı serbest bıraktı.D.Mustafa yenildi ve öldürüldü.Düzmece Mustafa olayı nedeniyle kızan II.Murat Istanbul’u kuşattı.Bizans bu tehlikeden kurtulmak için II.Murat’ın kardeşi küçük Mustafa’yı (8 yaşında) isyan ettirdi.Karaman ve Germiyan beylikleri‘de Mustafa’yı destekleyince II.Murat Istanbul kuşatmasını kaldırdı ve kardeşini öldürttü.1440 yılında ki Belgrat kuşatması haçlıların tüfek kullanması nedeniyle başarısız oldu.
EDIRNE – SEGEDIN ANTLAŞMASI (1444)
Batı’da üst üste yenilgiler alan II.Murat doğuda Karamanoğullarının saldırıya geçmesi üzerine haçlılar ile barış yaptı.Tahtı  oğlu II.Mehmet’e (Fatih)bıraktı.
VARNA SAVAŞI  (10 KASIM 1444)
II.Murat’ın tahtı 13 yaşında ki II.Mehmet’e bırakmasını fırsat bilen Haçlılar saldırıya geçtiler.Tekrar devletin başına geçen II.Murat haçlıları yendi.Bu zaferle Bizans’ın kaderi çizildi.Çünkü yardım ümidi kalmadı.
II.KOSOVA SAVAŞI : 17 – 20 EKIM 1448
II. Murat’ın tekrar tahttan ayrılmasını fırsat bilen Macarlar yeni bir Haçlı ordusu hazırladı. Savaşı Osmanlılar kazandı.
Sonuçlar:
1 -  Haçlı seferleri 1699’a kadar sona erdi.
2 -  Istanbul’un alınması yolu açıldı.
3 -  Türkler Balkanlara kesin olarak yerleşti.
4 -  Avrupa savunmaya, Osmanlılar hücuma geçtiler.
5 -  Avrupa’nın Türkleri Balkanlardan atma umutları kalmadı.
II. Murat’ın ölümüyle 19 yaşındaki oğlu II. Mehmet padişah oldu. II. Mehmet ile birlikte Osmanlı Devleti imparatorluk oldu.

OSMANLI ORDU TEŞKILATI
ORDU VE DONANMA
Osmanlı ordusu kara ve deniz kuvvetleri olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kara ordusu; Kapıkulu askerleri, Eya¬let askerleri ve yardımcı kuvvetler olmak üzere üçe ayrılırdı,

ORDU VE DONANMA

Kapıkulu Askerleri

Kapıkulu Süvarileri-      Kapıkulu Piyadeleri

Sipahi                       Acemioğlanları
Silahtar                     Yeniçeriler
Sağ Garipler               Topçular
Sol Garipler                Top Arabacıları      
Sağ Ulufeciler             Humbaracılar
Sol Ulufeciler              Lağımcılar
Sakalar
Cebeciler

EYALET ASKERLERI
Tımarlı Sipahiler

YARDIMCI KUVVETLER
1. Azaplar
2. Yaya ve Müsellemler
3. Gönüllüler
4. Derbent
5. Bağlı beyliklerin ve özel yönetimli eya¬letlerin gönderdikleri ordular
6. Akıncılar

A. KAPIKULU (MERKEZ ORDUSU) ASKERLERI
I. Murat zamanında savaş esiri çocukların asker ola¬rak yetiştirilmesi amacıyla kuruldu. Kapıkulu ordusu piyadeler ve süvariler olmak üzere ikiye ayrılıyordu.
1. Kapıkulu Piyadeleri
a) Acemi Ocağı : Devşirilen çocukların getirildiği ilk ocaktır. Burada ilk askeri eğitim verilirdi. Acemi Ocağında eğitimlerini tamamlayan devşirmelerin bir kısmı enderuna gönderilirken bir kısmı da di¬ğer Kapıkulu Ocaklarına gönderilirlerdi.
b) Yeniçeri Ocağı : I. Murat zamanında kurulmuşÂ¬tur. Osmanlı ordusunun yaya (Piyade) askerleri¬dir. Komutanlarına Yeniçeri Ağası denilirdi. Yeniçeriler barış zamanında  Divanın koruyucu¬luğunu ve Istanbul'un güvenliğini sağlarlardı.
c) Cebeci Ocağı : Yeniçerilerin silahlarını yapan, tamir eden ve saklayan ocaktı.
d) Topçu Ocağı : Orduya ait topların yapımı, bakı¬mı ve savaşlarda kullanılması ile görevli ocaktı.
e) Top Arabacılar Ocağı : Topların sefer sırasında taşınmasıyla görevli idi.
f) Lağımcı Ocağı: Kale kuşatmalarında tünel ka¬zarak surların altına patlayıcılar koyan ve patla¬tan ocaktır.
g) Humbaracı Ocağı : Dinamit, bomba, havan topu yapan ve kullanan ocaktır.
h) Saka Ocağı : Ordunun su ihtiyacını karşılayan ocaktır.

2. Kapıkulu Süvarileri

Saray etrafında bulunan atlı askerlerdir. Savaşta hükümdarın sağında ve solunda yer alarak padi¬şahı, ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.
Sipahi, Silahtar, Sağ Garipler, Sol Garipler, Sağ Ulufeciler, Sol Ulufeciler
B. EYALET ASKERLERI
1. Tımarlı Sipahiler
Dirlik arazi sahipleri (has, zeamet ve tımar) tarafından yetiştirilen askerlerdir. Tamamı atlı askerlerdir. Bunlar maaş almazlar, geçimlerini dirliklerden sağlarlardı. Osmanlı ordusunun asıl gücünü oluştururlardı.Bu sistem sayesinde  ordu için para harcanmaz, üretim aksamaz ve daima hazır bir ordu bulunmuş olurdu. II. Mahmut zamanında tımarlara son verilince Tımarlı Si-pahiler de ortadan kalktı.

C. YARDIMCI KUVVETLER
1.  Azaplar
Orduya sefer sırasında yol açarlar ve köprü kurarlardı.
2.  Yaya ve Müsellemler
Orhan Bey zamanında kurulan ilk daimi ordudur. Ka¬pıkulu ordusu kurulunca geri hizmetlere verildi.
3.  Gönüllüler
Eli silah tutan Müslüman ve Hıristiyanların kendi istekleri ile savaşa katılmaları ile oluşan birliklerdi.
4. Derbentçiler
Önemli yollar üzerindeki geçitleri koruyan askerlerdir.
5. Bağlı beyliklerin ve özel yönetimli eyaletlerin gönderdikleri ordular
6. Akıncılar
Osmanlı Devleti'nin Hıristiyan ülkelerle olan sınırlardaki eyaletlerde bulunurlardı. Düşman ülkelerine akınlar yaparak askeri hedefleri tahrip ederler, düşman kuvvetleri hakkında bilgi toplarlardı.

D. DONANMA
• Orhan Bey döneminde ele geçirilen Karesioğulları Beyliği'ne ait donanma Osmanlı donan¬masının temelini oluşturur.
• Kuruluş Dönemi'nde istenen güce ulaşamayan Osmanlı donanması, Fatih zamanında Venedik ve Cenevizlilerle mücadele edecek bir güce ulaşmıştır. Yükselme Dönemi'nde Karadeniz ve Akdeniz Osmanlı hakimiyetine alınmıştır.
• Kanuni'den sonra donanmaya verilen önem azaldığı için Osmanlı donanması giderek gücünü yitirdi. Buna rağmen Sultan Abdülaziz'in gayretleri ile (1861-1876) Osmanlı donanması dünyanın üçüncü büyük donanması haline gelmiştir.
• Donanma başkomutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa denilirdi. Donanma komutanına Reis, deniz askerlerine de Levent adı verilirdi.

OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENIYETI

Merkez Yönetimi
Ilk başkent Bilecik, daha sonra Iznik, Bursa, Edirne ve Istanbul olmuştur.
Padişah
Osmanlı Devleti merkeziyetçi ve mutlak otoriteye dayalı bir yönetim anlayışı ile yönetiliyordu. Devletin başında Osmanlı hanedanından gelen Padişah bulunuyordu.
•       Egemenlik Allah adına padişaha aitti. Bu nedenle bütün yetkiler padişahta toplanmıştır. Padişahlar, Bey, Gazi, Hünkar, Hüdavendigar ve Sultan gibi unvanlar kullanmışlardır.
•       Padişahlar, hükümdarlık alameti olarak kendi adlarına hutbe okutup, para bastırmışlardır.
•       Padişah adayı şehzadeler, yetişmeleri için san¬caklara gönderilirlerdi. Buna "Sancağa Çıkma" denilirdi. Devlet yönetiminde tecrübe kazanmala¬rı için gittikleri sancaklarda yanlarına "Lala" adı verilen tecrübeli devlet adamları verilirdi.
•       I. Ahmet 1603 yılında bu uygulamayı kaldırarak "Kafes Usulü"nü getirdi. Bu tarihten itibaren şehzadeler sarayda yetiştirilmeye başlanıldı.
•       I. Ahmet devrine kadar Osmanlı Devleti'nde pa¬dişah öldüğü zaman yerine kimin geçeceği belir¬lenmemişti. Her şehzadenin padişah olma hakkı bulunduğundan bu durum şehzadeler arasında taht kavgalarının çıkmasına neden olmuştur.
•       I. Ahmet 1603'te Ekber ve Erşed (büyük ve akıl¬lı) olanın tahta geçmesi kuralını getirdi. Böylece taht kavgaları ve kardeş katliamı önlendi.
•       Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi (1517) ile Osmanlı padişahları aynı zamanda halife oldu¬lar.
•       Padişahın yetkileri ilk kez ayanlar karşısında Sened-i Ittifak ile kısıtlandı. Tanzimat Fermanı
ile Osmanlı  Devleti'nde hukuk devleti  anlayışı yerleşmeye başladı.
•       1876 Kanun-u Esasi ile anayasalı yönetime geçildi.

Divan-ı Hümayun
•       Divan, devlet işlerinin görüşülerek karara bağ¬landığı en yüksek kuruldu. Divan teşkilatı Orhan Bey zamanında kurulmuştur. II. Mahmut yaptığı ıslahatlar sırasında Divanı kaldırarak yerine Ba¬kanlar Kurulu'nu kurmuştur.
•       Divan, padişah için danışma meclisi niteliğinde¬dir. Divanın iki özelliği vardır, hem yönetim kuru¬mudur hem de en yüksek mahkemedir.

Divan üyeleri ve görevleri şunlardır;
1.     Padişah : Padişahlar Fatih'e kadar (1475) diva¬nın başkanı idiler. Fatih'ten sonra padişahlar divan toplantılarına katılmadılar.
2.     Vezir-i Azam (sadrazam): Padişahın mutlak vekili olup günümüzdeki Başbakan' in konumundadır. Padişah mührünü taşır, padişah adına tayin ve terfiler yapar ve devlet işlerini yürütürdü. Sadrazamlar padişah yerine sefere çıktıkları za¬man "Serdar-ı Ekrem"(Büyük Asker) unvanı alırlardı.
3.     Vezirler: Günümüzde Devlet Bakanları konu¬munda olan vezirler daha çok askeri ve siyasi işlerden sorumlu idiler. Tecrübeli birer devlet adamı olup vezir-i azamın yardımcısı idiler. Osmanlı Devleti büyüdükçe sayıları artmıştır.
4.      Kazaskerler: Anadolu ve Rumeli Kazaskeri ol¬mak üzere sayıları ikidir. Adalet, eğitim, kültür ve diyanet işlerine bakarlardı. Divandaki büyük davalara bakan kazaskerler ayrıca kadı ve müder¬rislerin (profesör) tayin ve terfilerine bakarlardı. Günümüzdeki hem Milli Eğitim hem Adalet Bakanı konumundaydılar.
5.      Defterdarlar: Günümüzdeki Maliye Bakanı' nın konumunda olan defterdarlar, devletin bütün mali işlerinden sorumludur. Anadolu ve Rumeli defterdarları olmak üzere sayıları ikidir.
6.     Nişancı: Protokol, yazı ve tapu işlerinde sorumlu idi. Padişah adına yazılan ferman, berat ve diğer belgelere padişahın tuğrasını (imzasını) çekerdi. Os¬manlı kanunlarını çok iyi bilen nişancılar gerektiği zaman Divana bilgi verirlerdi.
•       Bu görevlilerden başka 16. yüzyıldan itibaren di¬van üyeleri arasında din işlerinden sorumlu Müftü (Şeyhülislam), donanmadan sorumlu Kaptan-ı Derya ve dış işlerinden sorumlu Reis'ül Küttap  da katılmıştır.

***FATIH SULTAN MEHMET DÖNEMI (1451_1481) ***

Istanbul’un Alınma Sebepleri=
1.Rumeli topraklarının güvenliğini sağlamak
2.Rumeli fetihlerini kolaylaştırmak
3.Bizans’ın Anadolu ve Rumeli arasındaki bağlantıyı kesmesini önlemek
4.Bizans’ın Avrupalıları , Anadolu Beyliklerini ve şehzadeleri kışkırtmasını önlemek
5.Hz. Muhammed ‘in (sav) hadisi
6.Boğazlardan geçen ticaret yollarının güvenliğini sağlamak
7.Hıristiyan dünyasının doğudaki en güçlü kalesini ortadan kaldırmak.
Istanbul’un Alınmasını Geciktiren Sebepler=
1.Bizans siyaseti
2.Rum ateşi(Grejuva)
3.Avrupa’nın yardımı
4.Güçlü surlar
Fetih Için Yapılan Hazırlıklar
1.Kahraman oğulları etkisiz hale getirildi
2.Y.Beyazıt’ın yaptırdığı Anadolu hisarının karşısına Rumeli hisarını yaptırdı
3.Avrupa’dan gelebilecek tehditlere karşı tedbirler aldı
4.Büyük toplar(şahi) ve havan topları yaptırdı.
5.400 parçalık bir donanma oluşturdu
Fethin Türk tarihi Açısından Önemi (Sonuçları)
1.Osmanlı Devleti imparatorluk oldu
2.Istanbul başkent oldu
3.Devletin gücü ve otoritesi arttı
4.Türklerin, Balkanlarda ilerlemesi kolaylaştı
5.Boğazdan geçen ticaret yolları Osmanlının eline geçti
6.Anadolu ve Rumeli topraklarının güvenliği sağlandı
7.Denizciliğe önem verildi
8.Osmanlı devlet yönetiminde değişiklikler oldu
9.Boğazların savunulması kolaylaştı
Fethin Dünya Tarihi Için Önemi
1.Fetihte kullanılan topların ,Avrupa da  örnek alınmasıyla Dere beylik (feodalite) yıkıldı. Krallıklar güçlendi
2.Ipek yolunun ele geçmesiyle Avrupa yeni yollar aramaya başladı(coğrafi keşifler)
3.Bizans’tan kaçan bilim adamları Italya’ ya giderek Eski yunan ve Roma kültürünü canlandırarak Rönesans’ın doğmasına ön ayak oldular.
4.Bizans(Doğu roma) sona erdi
5.Orta çağ bitti, yeni çağ başladı
6.Ortodokslar, Osmanlı himayesine alınarak Avrupa Hıristiyan birliği bozuldu

#Sırpların düşmanca hareketleri ve Istanbul’un güvenliği için Sırbistan alındı (1459)
# Mora halkının yardım istemesi üzerine Mora alındı
# Arnavutluk(1479), Eflak(1462), Boğdan(1476), Bosna ve Hersek (1466) alındı

Osmanlı_ Venedik Savaşı (1463–1479)
Osm. Devletini Ege ve Akdeniz de ki fetihleri sebebiyle başlayan savaş 16 yıl sürdü.1479 da yapılan antlaşma ile ilk defa Venediklilere kapitülasyon (ayrıcalık) verildi. Amaç ticareti canlı tutmak ve Hıristiyan birliğini bozmaktı.

#Ege adalarının birçoğu alındı.
#1480 de Otranto alındı.
#Candar oğulları alınırken, Karaman oğulları etkisiz hale getirildi.

Otlukbeli Savaşı (1473)
Fatih ile Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan arasında oldu. U. Hasan’ın Karaman oğullarını desteklemesi, Venedikle iş birliği yapması, Fatih’ten Sinop ve Trabzon’u istemesi ve Anadolu Üzerinde ki egemenlik nedeniyle başlayan savaşı Osmanlılar kazandı. Akkoyunlu devleti yıkılırken yerine Safevi devleti kuruldu.

# 1461 Trabzon Rum imp alındı.
#1475’te halkın yardım istemesi üzerine Kırım alındı. Karadeniz, Türk gölü olurken Karadeniz ticaret yolları ele geçirildi.
#Hicaz su yolları yüzünden Memluklularla ara bozuldu.
# Kanunname_i Ali Osman hazırlandı.Bu Osm.’nin ilk anayasası niteliğindedir.

***2.BEYAZIT DÖNEMI (1481_1512)***
#Kardeşi Cem ile giriştiği taht kavgası nedeniyle dönemi sönük geçmiştir.
#Memluklular ile 6 yıl süren savaşlar yapıldı
#Venedik ile yapılan deniz savaşı kazanıldı
#Şahkulu isyanı bastırıldı
#Cem olayı nedeniyle Endülüs (ispanya) Müslümanlarına yardım yapılamadı
#Şii tehlikesi karşısında pasif kalması nedeniyle oğulları arasında taht kavgası başladı

***YAVUZ SULTAN SELIM DÖENMI (1512-1520)***

Çaldıran Savaşı (1514)
SEBEP: Şah Ismail’in Anadolu’da Şii propagandası yapmasını önlemek
SONUÇLAR: 1.Şii tehlikesi azaldı
2.Dulkadir oğulları alındı, Ramazan oğulları Osmanlılara bağlandı  
3.Doğu ve Güneydoğu Anadolu alını.
4.Osmanlılar ile memluklular komşu oldu.
#Yavuz Anadolu’da  siyasi birliği yeniden kurdu.

Mercidabık (1516) ve Ridaniye(1517)Savaşları
SEBEPLER: 1.Yavuz un bütün Islam dünyasının lideri olmak istemesi.
2.Dulkadiroğulları nın ortadan kaldırılması, Ramazanoğulları nın Osmanlılara bağlanması.
3.Memlukların Şah Ismail ile ittifak yapması.
4.Mısır ın ve Baharat yolunun önemi.
5.Memlukların Osm. şehzadelerini korumaları.

SONUÇLAR
1.Suriye, Hicaz, Mısır ve Filistin alındı.
2.Halifelik Osmanlılara geçti.
3.Venedikliler Kıbrıs için ödedikleri vergiyi Osmanlılara ödemeye başladılar.
4.Baharat yolu Osmanlılara geçti.

***KANUNI SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMI (1520-1566)***
#Canberd Gazali, Ahmet Paşa, Baba Zünnun ve Kalenderoğlu isyanlarını bastırdı.
Batıdaki Gelişmeler
Batı politikası: Avrupa Hıristiyan birliğini bozmak.
#Belgrad ın fethi ile(1521)önemli bir üs elde edildi ve Orta Avrupa nın yolu açıldı.
Mohaç Meydan Savaşı (1526)
SEBEPLER

1.Fransa kralı Fransuva yı kurtarmak.
2.Avrupa daki ittifakı parçalamak.
SONUÇLAR
1.Macaristan alındı.  2.Fransuva kurtarıldı.
1.Viyana Kuşatması (1529)
Avusturya kralı Ferdinand ın Budin i alması üzerine yapıldı. Ancak Viyana alınamadı. Çünkü;
1.Ağır toplar getirilmedi.  2.Erzak azalmıştı.
3.Kış yaklaşmıştı.
Alman Seferi (1532)
Ferdinand ın Budin e saldırması üzerine yapıldı. Kimse karşısına çıkamadı.1933 de Istanbul antlaşması yapıldı. Buna göre Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına eşit sayılacaktı.
#Bu anlaşma ile Avusturya Osmanlı üstünlüğünü kabul etmiş oldu.
#1566 Zigetvar seferi Kanuni nin son seferidir.  
—Kapitülasyonlar 1535-
AMAÇ
Avrupa Hıristiyan birliğini parçalamak En önemli madde: Anlaşma iki hükümdar sağ kaldığı sürece geçerli olacaktı. Böylece Kanuni elinde önemli koz bulundurmuş oldu.
Doğudaki Gelişmeler
Iran a 3 sefer yaptı.Sonunda1555 yılında Amasya ant imzalandı. Bu Iran ile yapılan ilk resmi anlaşmadır.
—Denizlerdeki Gelişmeler
Rodos un Fethi(1522)
Rodos daki şovalyelerin Mısır. Anadolu. Suriye arasın daki ulaşımı engellemeleri üzerine Rodos alındı.
#Cezayir i Barbaros hayrettin alarak Osmanlılara verdi.

Preveze Deniz Savaşı(28 Eylül 1538)
SEBEP Ege ve Akdeniz deki adaların Osmanlılarca alınması.
#Osmanlı donanmasının başında Barbaros, Haçlı donanmasının başında Andrea Dorya bulunuyordu.
SONUÇLAR
1.Akdeniz Türk gölü oldu.
2.Osmanlı Akdeniz deki üstünlüğünü kabul ettirdi.
#Cezayir, Trablusgarp, Cerbe adası alındı.
Hint Deniz Seferi
SEBEPLER
1.Portekizlilerin Baharat Yoluna hâkim olmak istemeleri.
2.Portekizlilerin Müslüman tüccarla zarar vermeleri.
3.Hint Müslümanlılarının Osmanlı dan yardım istemesi.
4. Portekiz ve Ispanya nın Hıristiyanlığı yaymak istemeleri.
# Birinci seferi Süleyman Paşa Ikinci seferi Piri Reis üçüncü seferi Murat Reis dördüncü seferi Seydi Ali reis yaptı.
SONUÇLAR
1.Osmanlı bu seferlere gereken önemi vermedi.
2.Osmanlılar karadan destek alamadı.
3.Osm. donanması Hint Okyanusu ve Portekizliler karşında zayıf kaldı.
4.Yemen, Aden, Sudan, Habeşistan alındı.
5.Osmanlı ve Portekiz zayıflarken buraya önce Hollanda sonra Ingiltere yerleşti.
***2.SELIM DÖNEMI (1566-1574)***
Sokullu Mehmet Paşa Dönemi
Ikinci Selim eğlenceye düşkün olduğundan bütün devlet işlerini Sokullu Mehmet Paşa yaptı. Bu yüzden bu döneme Sokullu dönemi denir.
Kıbrıs ın Fethi(1571)
Doğu Akdeniz in güvenliği için alınması gerekiyordu. Sokullu Haçlıların birleşe bileceği endişesi ile karşı çıktı. Kıbrıs ın fethi ile Doğu Akdeniz in güvenliği sağlandı. Inebahtı Deniz savaşı na yardımcı oldu.

Inebahtı Deniz Savaşı(1571)
Sebebi Kıbrıs ın fethidir. Karada çok başarılı olan Müezzinzade Ali paşa nın denizdeki beceriksizliği yüzünden ilk büyük yenilgimizi (denizlerdeki) aldık.

—Süveyş Kanal Projesi-
Bu kanal açılsaydı Osmanlı devleti doğu denizlerine açılacak, Baharat Yolu canlanacaktı. Ancak ilgisizlik yüzünden gerçekleşmedi.
—Don. Volga Kanal Projesi: Bu nehirler birleştirilirse, Osmanlı donanması Hazar Denizi ne geçebilecek, Rusya nın güneye inmesi engellenecek, Iran kuzeyden kontrol edilecek, Asya Türkleri ile ilişki kurulabilecekti.     Ancak proje Rus saldırıları, Kırım hanının ihaneti ve ilgisizlik yüzünden gerçekleşmedi.
OSMANLI DENIZ IMPARATORLUÄžU

ORHAN GAZI (1324-1362): Osmanlıların denizcilik deneyim¬leri olmamasına rağmen küçük gemilerden oluşan bir donanma kurarak Marmara Denizi'ne açıldılar. Bu dönemde Osmanlılar sınırlarına kattığı Karesi Beyliği donanmasından faydalandılar.

YILDIRIM BEYAZID (1381 -1402):
Zamanında Gelibolu'da tersane açıldı ve Gelibolu donanmanın üssü oldu.
FATIH SULTAN MEHMET (1451-1481):Karadeniz kıyılarında güvenliğin sağlanması ve Karadeniz ticaret yolları üzerinde güvenliğin kurulmasını istiyordu. Bu amaçla;
1459'da Cenevizlilerden ticaret kolonisi olan Amasra'yı aldı.
1460'ta Kastamonu ve Sinop civarında hüküm süren Candaroğulları Beyliği'ni Osmanlı topraklarına kattı.

1461'de Trabzon Rum Devleti'ne son verdi ve Trabzon'u aldı.
1477'de Kırım Hanlığı'nı Osmanlı Devletine bağladı.

Uyarı
Kırım’ın alınması ile Karadeniz bir Türk Gölü haline geldi. Doğu ticaret yolları (Ipek Yolu) güvenlik
altına alındı.

II.BEYAZID(1481-1512):Karadeniz'in kıyısında bulunan Killi ve Akkerman kalelerinin alınmasıyla hem Tuna Nehrinin girişi kontrol al¬tına alındı hem de Kırım'la karadan bağlantı sağlandı. Bu dönemde
Venediklilerden Inebahtı, Modon ve Koron kaleleri alındı.

YAVUZ SULTAN SELIM (1512-1520):
Osmanlı donanmasını büyüttü. Yavuz Sultan Selim'in Mısır'a yönelik kara hare¬katında Türk Donanması büyük lojistik destek sağlamıştır. Ya¬vuz’’un başarıları ve Osmanlı Imparatorluğu'nun Kuzey Afrika'da bir güç merkezi haline gelmesi, Akdeniz'de ba-ğımsız olarak faaliyet gösteren Türk ve Müslüman denizcileri Osmanlı Devleti ile kaynaştırmıştır.

KANUNI SULTAN SÜLEYMAN (1520 -1566):
Rodos adası fethedildi (1522). Rodos'un fethiyle Suriye ve Mısır ticaret yolunun güvenliği sağlandı.
Kanuni Avrupalıların Barbaros dedikleri Hızır Reis'i Istanbul'a davet etti ve onu Kaptan-ı Derya olarak donanma kornutanlığına atadı (1533). Böylece onun yönetiminde olan Cezayir Osmanlı yönetimine geçti.

Girit adası 24yıllık bir kuşatmadan sonra 1669 da alındı.
Sinop Baskını
Ruslar tarafından yapılan baskınla Kırım Savaşı başladı. (1853)Savaşın sonunda Paris ant. yapıldı.(1856)Bu antlaşma ile Osmanlı Avrupa Devleti sayıldı. Topraklarının bütünlüğünü Avrupa sağlayacaktı.(Osmanlı nın ne kadar güçsüz olduğu görülüyor.) Rusya ve Osmanlı Kara Deniz de donanma bulunduramayacaktı.(Osmanlı savaşta kazanmış, masa başında kaybetmiştir.)
Çeşme Baskını
1770 de Ruslar Çeşme deki Osmanlı donanması yaktılar. Bu olayda sonra Baron de Tott donanmayı iyileştirmeye çalışmıştı.(Yabancı Uzmanlar) Cezayirli Gazi Hasan Paşa Tersane Hendesehanesi yani Deniz Harp okulunu kurdu. Daha sonra Mühendishane-i Bahri Hümayun kuruldu.

Mehter: Pek ulu anlamına gelir. Her gün padişahın olduğu yerde, yatsı namazından önce, sabah namazı öncesinde vs. nevbet vurulurdu.II.Mahmut mehterhaneyi kaldırarak mızıkayı Hümayun-ı kurdu. Mehter askerimizi coştururken düşman askerimizi korkuttu.

Ibrahim Müteferrika: Aslen Macar’dır. Sait Çelebi ile Osmanlı’da ilk matbaayı açtı.
Levni: Minyatürleri ile tanınmıştır.
 

Yabancı Seyyahlar Nelerden Etkilendiler
-Bayram geleneklerinden
-Temizliklerinden, hamam kültüründen
-Çocuk sevgisinden
-Kahve kültüründen
-Içki, kumar gibi alışkanlıklarının olmadığından
-Savaşçı özelliklerinden
-Hayvan  Sevgisinden
-Ev dekorasyonundan
-Çiçek Sevgisinden
-Yemek kültüründen

YENILIKLER VE OSMANLI DEVLETI

*Ilk resmi gazetede atamalar, mahkeme kararları, padişahların icraatları yer alıyordu. Devlet memurlarının okuması istenmiştir.
*Ilk özel gazeteyi bir Ingiliz’in çıkarması tamamen ekonomikti.
*Ilk demiryolu Izmir-Aydın arasına yapıldı. Nüfus fazla, ticari potansiyel yüksekti. Ayrıca Ingiliz sanayisinin ihtiyaç duyduğu hammadde boldu.
*Her yönden geri kaldığımız için teknik elemanları, subay ve öğretmenleri Avrupa’dan getirdik.
*Savaşlardaki başarısızlık nedeniyle ilk ıslahatlar hep askeri alanda yapılmıştır.
*Yurt dışına çıkan ilk padişah Abdülaziz’dir. Etkilendiği için ülkede teknik okullar açıldı. Demir yollarına ve deniz kuvvetlerine önem verildi.

***LALE DEVRI(1718-1700)***


Pasarofça Ant. ile başlar, Patrona Halil isyanı ile sona erer. Padişah 3. Ahmet, sadrazam Nevşehirli damat Ibrahim Paşadır.

Lale Devri Islahatları=
1.ilk matbaa açıldı.(Ibrahim müteferrika(Sait çelebi)
2.Ilk çiçek aşısı yapıldı.
3.ilk itfaiye teşkilatı (tulumbacılar) kuruldu.
4.Kâğıt, çini, kumaş fabrikası kuruldu.
5.tercümeler yapıldı. Kütüphaneler açıldı.
6.Yurt dışına geçici elçiler gönderildi.
#Matbaaya dini eserler basmamak şartıyla izin veridi. Çünkü hattatların tepkisinden çekinildi.
Matbaa batıdan alınan ilk teknik araçtır.
Matbaada ilk basılan eser Vanlı Mehmet Ağa’nın Vankulu Lugatı dur.
Lale Devri Patrona Halil isyanıyla sona erdi.

***1. MAHMUT (1730-1754)***

#
Ilk defa Avrupa dan subay getirilerek askeri alanda yenileşmeye önem verildi.(Kont De Bonneval –Humbaracı Ahmet Paşa)
#Mühendishane-i Berri Hümayun(kara mühendishanesi) açıldı.

***DURAKLAMA DÖNEMI(1579-1699)***
Duraklamanın Iç Sebepleri
1.Yönetimin bozulması
a.Sancak sisteminin kaldırılması
b.Divana önem verilmemesi
c.Rüşvet ve adam kayırma
2.Ordunun bozulması
a.Tımar sisteminin bozulması
b.Kapı kulu ocağının bozulması
3.Maliyenin bozulması
a.Tımar sisteminin bozulması ile tarım gelirlerinin azalması
b.Kapı kulu askerlerinin sayısının artmasıyla hazineden daha çok paranın çıkması
c.Savaşların uzun sürmesi, ganimetin azalması
4.Eğitimin bozulması
5.Devletin yapısı
a.Değişik milletleri bir arada tutmanın zorluğu
b.Iç isyanlar
Duraklamanın Dış Nedenleri
1.Devletin doğal sınırlara ulaşması
2.Güçlü devletlere komşu olunması
3.Ticaret yollarının değişmesi
4.Kapitülasyonların olumsuz etkisi
5.Batıdaki gelişmelerin takip edilmemesi
***3.MUSTAFA(1754-1774)***
#Avrupa dan subay getirildi. (Baron De Tot).
#Donanmamız Çeşme de yanması üzerine Mühendishane-i Bahri (Deniz) Hümayun açıldı.

***1. ABDÜLHAMID(1774-1789)***
#Askeri alanda batılaşmaya devam edildi.

***3.SELIM(1789-1807)***

1.Nizam-ı Cedit adında bir ordu kuruldu.
2.Iran-ı Cedit hazinesini kurdu.
3.Sürekli elçilikler açıldı.(Avrupa da).
4.ilk devlet matbaası açıldı.
5.Yerli malı özendirilmeye çalışıldı.
6.Yeni çerilere eğitim zorunluluğu getirildi.
7.Vezirleri seçme hakkı padişaha ve sadrazama bırakıldı.  
#Nizam-ı Cedit=Hem yapılan yeniliklere hem de kurulan orduya verilen isimdir.
#Bu dönem Kabakçı Mustafa isyanı ile sona erdi.

II.MAHMUT DÖNEMI ISLAHATLARI
A-Yönetim (Idari) Alanda
1-Divan kaldırılarak nazırlıklar (Bakanlıklar) kuruldu
2-Müsadere (El koyma) geleneği kaldırıldı. .(Özel mülkiyet ve miras hakları gelişti.)
3-Çeşitli meclisler açıldı.
B-Askeri Alanda
1-Sekban-ı Cedit Ocağı kuruldu.(Yeniçerilerin tepkisi üzerine kaldırıldı.)
2-Eşkinci Ocağı kuruldu.(Yeniçerilerin tepkisi üzerine kaldırıldı.)
3-Yeniçeri Ocağı kaldırıldı.(Vaka-yı Hayriye) Bu olayla yeniliklerin önündeki en büyük engel kaldırıldı. Padişahın otoritesi arttı.
4-Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu kuruldu.
C-Sosyal Alanda
1-Kılık- kıyafette düzenleme yapıldı.(Devlet memurlarına fes, pantolon ve ceket giyme zorunluluğu getirildi. Amaç memurları halktan ayırabilmekti.)
2-Ilk nüfus sayımı yapıldı.(Yalnızca erkekler sayıldı. Çünkü amaç vergi verecekleri ve askere gidecekleri tespit etmekti.)
3-Posta teşkilatı kuruldu.
D-Eğitim Alanında
1-Ilköğretim zorunlu oldu (Yalnızca Istanbul’da)
2-Idadi (Lise) ve Rüşdiyeler (Orta okul) açıldı.
3-Harbiye ve Tıbbiye açıldı.(Tıbbiye ordunun doktor ihtiyacını karşılamak için açıldı)
4-Avrupa’ya öğrenci gönderildi.(Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek amacıyla gönderildiler fakat çoğu oradaki siyasi atmosferden etkilendiler ve siyastci,gazeteci,şair oldular.)
5-Takvim-i Vakayi isimli ilk resmi gazete çıkarıldı.

*Türkiye’de ilk gazete 1795 yılında Fransızlar tarafından çıkarılan Haber Bülteni’dir.
*Türkçe yayınlanan ilk gazete bir Ingiliz’in çıkardığı Ceride-i Havadis’tir.
*Türkler tarafından çıkarılan ilk gazete (Agah Efendi – Şinasi) Tercüman-ı Ahval’dir.
 

TANZIMAT FERMANI (1839)
Mısır ve Boğazlar sorununun çözümünde Avrupa’nın desteğini alabilmek için ilan edildi. Padişah I.Abdülmecit, Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’dır.
1-Kanun önünde herkes EŞITTIR.
2-VERGI kişilerin kazancına göre alınacak.
3-RÜŞVET ve iltimas kaldırılacak.
4.ASKERLIK işleri belli bir düzene göre yapılacak.
5-KANUNUN üstünlüğü kabul edilecek.
Yukarıda bazı maddelerini verdiğimiz Tanzimat Fermanı; mutlakıyetin gücünü sınırlandırmıştır ve ilk kez bu ferman ile Osmanlı Dev¬leti hukuk üstünlüğünü kabul etmiştir. Bu durum demokratikleşme yolunda atılmış en önemli adımlardan birisidir. Ancak Osmanlı halkı Tanzimat Fermanı ile yönetimde söz sahibi olamamıştır.

ISLAHAT FERMANI (1856)
Avrupalı devletlerin baskısıyla ilan edilen ferman,Tanzimat Fermanı’nın genişletilmiş halidir.Bu fermanla azınlıklar,Müslüman halktan daha ayrıcalıklı hale geldiler.Demokratik hareketi  sayılmasının nedeni bütün Osmanlı halkının can,mal ve namusunun korunması ve kanun önünde eşit sayılmalarıdır.  Avrupa devletleri bu fermanla iç işlerimize karışmaya başladılar.

I.MEŞRUTIYET

1876 yılında 2. Abdülhamit Jön Türklerin baskısıyla 1. Meşrutiyeti ilan etti. Jön Türkler Meclisi açarak yabancı devletlerin iç işlerimize karışmasını önlemek istiyorlardı. Ilk anayasamız Kanun-i Esasi Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından hazırlandı. Ancak 2. Abdülhamit 93 Harbi’ni (1877–78 Osm.-Rus Savaşı’nı) bahane ederek Meşrutiyete son verdi.
II.MEŞRUTIYET
1908 yılında Ittihat ve Terakki Partisinin çabalarıyla 2. Meşrutiyet ilan edildi. 13 Nisan 1909 da meşrutiyet karşıtları Istanbul’ da 31 Mart isyanını çıkardılar. Bu isyan Hareket Ordusu tarafından bastırıldı.16 Mart 1920’de Istanbul’un işgali ile Osmanlı Meclisi Meclis-i Mebusan kapatıldı

ZIRAAT BANKASI
Memleket sandıkları kuruldu. Yolsuzluklar üzerine Menafi sandıklarına dönüştürüldü. 1888’de Ziraat Bankası kuruldu.
*Türklerde zengin kimse olmadığından banka ile uğraşan, parasını bankaya yatıran olmadı. Paraya ihtiyacı olan da tefecilerden alıyordu. Ziraat bankası çiftçiyi tefecilerden kurtarmak amacıyla kuruldu.

Osmanlı Devletinde Dönemler

1299-1453                              :Kuruluş Dönemi
1453.1579(Sokulunun ölümü)    :Yükselme “
1579–1699(Karlofça Ant. )        uraklama “
1699-1792 (YaşÂ Â Â  Ant.)            :Gerileme “
1792-1922                              ağılma “

4.ÜNITE:ZAMAN IÇINDE BILIM

BILINMESI GERKEN KAVRAMLAR:
-Çağ  -Keşif  -Milat –Uygarlık  - BuluşÂ  -Bilim


Yeni   Buluşlar: (Tekerlek,barut,mum,mürekkep,cam,yazı)
Kâğıt, Barut, Pusula ve Matbaa Talas Savaşı (751) ile Müslümanlara, Haçlı Seferleri ile de Avrupa ya geçti.   


BULUŞLARIN SERÜVENI

Insanların, avladıkları hayvanları kesip parçalamak, kemikleri kırmak için çakılları ve taşları kullandıkları zamandan beri bu aletlerde sürekli devam edecek bir gelişme, teknolojik gelişmeler başlan bulunuyordu.
CAM: Camın hammaddesi kumdur. Kumun yapısında bulunan silisyum dioksit, yüksek sıcaklıkta erir. Camın dayanıklı olmasını sağlamak, yumuşaklığı¬nı artırmak ve renk katmak için çeşitli maddeler katılır.
.
Türklerde cam sanatı Selçuklularla beraber başladı ve Istanbul'un alınışından sonra Osmanlı döneminde gelişti. Istanbul ve çevresinde 14. yüzyılın başlarında "Çeşm-i Bülbül" adı verilen bir cam çeşidi yapılmaya başlandı. Türkiye'de ilk cam fabrikası 1934 yılında Paşabahçe'de kuruldu.
Çeşm-i Bülbül: Anadolu atölyelerinin çıkardığı bir üründür. Bu teknik, modern cam endüstrisinin ilerlemiş yöntemlerinin bile geleneksel ustaların çalışmalarını geçemediği bir tekniktir.
MÜREKKEP: Günümüzden yaklaşık yedi bin yıl önce Mezopotamya'nın verimli toprak¬larında tarımın gelişmesiyle yazılı kayıtlar tut¬ma zorunluluğu ortaya çıktı. Babiller ve Mısır¬lıların başlangıçta kullandıkları yazma aracı basit çakmak taşı iken, bunun yerini ucu yon¬tulmuş çubuk aldı. MÖ 1300'e doğru Çinliler ve Mısırlılar kandillerde aydınlatmadan olu¬şan isi su ve bitki zamklarıyla karıştırarak ha¬zırlanan mürekkebi buldular.
Ilk çağlarda kullanılan mürekkep, parşömen üzerine yazmak için deriye iyice sinen ve silinmesi ko¬lay olmayan, özel dayanıklı bir mürekkepti. Bu mürekkep, bugünde birçok mürekkeplerin yapıldığı gibi mazı soyundan (mürekkep kozası) demir sülfattan ve reçineden (ya da Arap zamkından) yapılırdı.
Eski mürekkebin önemli bir özelliği, yazının renginin yazarken çok soluk olması ve daha sonra kendi kendine kararmasıydı..

TEKERLEK: Tekerlek bütün çağların en önemli mekanik icadıdır. Makinelerin çoğunda, saatlerde, yel değirmenlerinde, buhar makinelerinde ayrıca otomobil, bisiklet gibi taşıtlarda tekerlek ve tekerlek ilkesine dayanan dişli ve çarklar vardır.
Kesile ağaç kütüklerinin yuvarlanmasının görülmesi tekerleğin atası sayılır. En eski tekerlek yaklaşık 5000 yıl önce Mezopotamya'da yapılmıştır. MÖ 200 yılında parmaklı (ispitli) tekerlek icat edildi. Parmaklıkları deri ya da metal şeritle sağlamlaştırıldı.

MUM: Günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce ortaya çıktı. Mum çevresi balmumuyla ya da don yağıyla sarılmış bir fitilden oluşur, Yağ lambaları ve mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı 19. yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynakları olmayı sürdürdüler.

BARUT: Çinliler tarafından bulunmuştur. Daha sonra Türkler vasıtasıyla Çinlilerden Müslüman Araplara geçmiştir. Haçlı Seferleri sırasında Avrupalılar barut yapmayı Müslümanlardan öğrendiler Barut sayesinde top, tüfek gibi ateşli silahlar yapıldı.
Fatih Sultan Mehmet'in Istanbul surlarını yıkabilecek toplar yaptırması, Avrupa krallarının işine yaradı. Krallar büyük toplar sayesinde söz geçiremedikleri derebeylerin şatolarını yıktılar, böylece Avrupa’da derebeylerin egemenliklerine son veren krallar siyasi güçlerini artırdılar.
Mö 3500-3200 Mezopotamya'da sümerler yazıyı kullanan ilk uygarlıktır.
MÖ 3200:Tekerleğin ilk kez mezopotamyada kullanıldığı sanılıyor.
MÖ 1300:Suriye-Ugaritte ilk alfabe kullanıldı.
MÖ 700:Lidya'da madeni para ilk kez kullanıldı.
MÖ 540:Milleti Tharles geometri okulunu kurdu.
MÖ 450:Herodot,Dünya haritası çizildi.
MÖ 200:Yunanlı Arşimet kaldıraç kanunları keşfeldildi.

SÖZ UÇAR YAZI KALIR
Günümüzden yirmi bin yıl önce mağara duvarlarına çizilen hayvan resimleriyle başlayan insanın iz bırakma tutkusu, altı bin yıllık bir geçmişi olan yazının ortaya çıkarılmasında atılan ilk adımlardır.
Tarih, insanın yazıyı bulmasıyla başladı. Konuşurken çıkarılan seslere bir takım işaretler karşılık olabilirdi.
Ilk yazı nesneleri gösteren resimler şeklindeydi. Konuşma dilini yazı diline çevirmeyi başaran Sümerler düşünceyi ve tarihi gelecek kuşaklara bırakma yöntemini bulmuş oldular. Sümerlerin kil tablet üzerine yazdıkları harflerin biçimi çiviye benze¬diği için bu yazıya çivi yazısı adı verildi. Çivi yazısını Babil ve Hitit gibi uygarlıklarda kullanmışlardır.
Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazıya "hiyeroglif” denir. Bu yazıda harfler resimlerle ifade edilir. Hiyeroglif yazılar yalnızca duvara ve anıtlara yazılırdı.
Güney Amerika uygarlığı olan Inkalar "Khipu” adı verilen düğümlerden oluşan ip demetlerinden yararlanıyorlardı. “Khipu"lar sayısal kayıtları tutmak için kullanılmakta her ip farklı renkte ve farklı düğüm şeklindeydi.
Fenikeliler yazıyı çeşitli harflerle anlatarak ilk alfabeyi icad ettiler. Bu alfabe Yunanlılar ve Romalılar tarafından da geliştirilerek Latin Alfabesi oluşturulmuştur.
Gutenberg ise yazıyı daha seri bir şekilde kopyalayan bir matbaa geliştirmiştir. (1457)

Osmanlı Devleti'nde Kâğıt ve Matbaa

Dünya'da bilinen ilk matbaa Budizm'in Japonya'da yayılması için Çinliler tarafından kul¬lanılmıştır.
Asya'da yer alan Uygurların da matbaacı¬lık faaliyetine başlamalarında komşuları olan Çin etkili olmuştur.
Matbaanın başlangıcının tam olarak bilin¬memesine rağmen modern matbaayı 15. yüzyılın ortalarında Alman matbaacı Johanne Gutenberg yapmıştır.
Matbaanın Osmanlı Devleti'nde kullanılma¬sı 18. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ancak Osmanlı Dev¬leti'nde yaşayan Musevi ve Ermeni azınlıklar matba¬ayı kullanarak kendi dillerinde kitaplar basmışlardır.
1727'de ilk Türk matbaası kurulana kadar Türkçe kitap basılmamıştır.
Osmanlı Devleti, Lale Devri'nde Batı'nın ilerleyişini takip etmek için Avrupa ülkelerine elçi¬likler açmış ve konsoloslar atamıştır. Bunlardan biri olan ve Fransa'ya elçi olarak atanan 28 Meh¬met Çelebi'den, Fransa'nın uygarlık, eğitim, as¬kerî alandaki gelişmeleri takip ederek rapor etme¬si istenmiştir. 28 Mehmet Çelebi'nin oğlu olan Said Mehmet Efendi, gelişmenin eğitimden kay¬naklandığına ve bunun için matbaanın gerekli ol¬duğuna inanmıştır.
Osmanlı Devleti'nde Türk matbaacılığının ortaya çıkmasında önemli şahsiyetlerden biri Ibrahim Müteferrika'dır.. 1727 yılında da Sait Efen¬di ile birlikte ilk Osmanlı matbaasını kurdu.


Matbaanın Osmanlı Devleti'ne geç gelmesinin nedenleri;
1. Dinî tutuculuk, 2. Teknik nedenler,3. Toplumun hazır olmaması,4. Hattatlık mesleğinin yaygın ve geleneksel bir uğraş olarak etkin olmasıdır.

ILK ÇAÄžDA YETIŞEN BILIM ADAMLARI VE BILIMSEL ÇALIŞMALARI

Anadolu'da yetişen bilim adamlarına baktığı¬mız zaman;
-Teodorus, kilit ve anahtarı bulmuştur.
- Hipokrat, tıbbın temellerini atmıştır.
- Heredot, tarihin babası sayılmaktadır.
- Demokritus, atom sözcüğünü günümüz an¬lamda ilk kez kullanmıştır.
-Anaksogaros, ilk astronom olarak kabul edil¬mektedir.
Yunanistan'da yetişen bilim adamları;
- Homeros, Yunanistan'ın gelenek ve görenek¬lerini, inançlarını ele aldığı "Ilyada ve Odysseia" destanlarını yazmıştır.
- Hesiados, Yunanistan'da ünlü bir şair olup, "Tanrıların Doğuşu, Işler ve Günler" adlı eser¬leriyle önemli bir kişiliktir.
Hellenik dönemde yetişen bazı bilim adamları Pisagor, Platon, Ödoksos, Aristo, Zenon, Arşimet'tir.
- Pisagor, bugün "Pisagor teoremi" olarak bildi¬ğimiz "Bir dik üçgenin dik kenarlarının karele¬rinin toplamı, hipotenüsün karesine eşittir" ifa¬desini ortaya koymuştur.
- Arşimet, suyun kaldırma kuvvetini bulmuştur. Bu buluş günümüzdeki gemilerin yapılmasına temel teşkil etmiştir.
Roma döneminde yetişen bilim adamları, Menelaus, Batlamyus, Dioscorides, Galen, Diafantos'tur.
- Menelaus, günümüzde "Menelaus teoremi" olarak bilinen düzlem ve küresel üçgenlere dair teoremi ortaya koymuştur.
- Batlamyus, astronominin sentezini yapmış, geometrik bir sistem kurmuştur. Yerin küresel olduğunu ve evrenin merkezinde ve hareket¬siz olduğunu savunur. Batlamyus'un "Coğrafya" adlı eseri ünlüdür.
 

ORTA CAÄžDA BILIM
Orta Çağ Islam Dünyasında Bilimsel Faaliyetler
Islam kültürü ve bilimsel faaliyetler, farklı kültürlerin etkisiyle şekillenmiştir. Harezmi, Biruni gibi bilim adamları Hindistan, Iran ve Bizans gibi kültürlerden etkilenmiştir.
Islam dünyasında, devlet adamlarının bi¬limsel faaliyetleri desteklemesi sonucu bilimse gelişmeler sağlanmıştır. Islam topraklarında bilim evleri ve gözlem evleri görülmektedir. Bu; dönemde astronomi, matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, tıp, teknik ve tarih alanların¬da önemli bilimsel çalışmalar görülmektedir.
Islam kültürü, sınırların genişlemesi ile birlikte geniş alanlara yayılmıştır. Müslümanla¬rın Avrupa'ya geçmesi ile Islam kültürü Avru¬pa'ya yayılmıştır. Ibn-i Sina, Biruni, Farabi, Harezmî gibi bilim adamlarının eserleri, Latinceye çevrilmiştir. Avrupalılar, Islam devletlerinde medreseleri örnek alarak, üniversiteler kurmuşlardır.
Orta Çağ Avrupa’sında özgür düşünce or¬tamı ve bilimsel çalışmalar yokken, Islam dün¬yası aydınlanma çağını yaşıyordu. Bilimsel ça¬lışmalar en üst seviyedeydi.

TÜRK ISLAM DEVLETLERINDE BILIM VE BILIM ADAMLARI
Matematik alanında
Harezmî, Abdülhamit Ibn Türk, Ömer Hayyam, Nasirüddin-i Tusi gibi bilim adamlarının çalışmaları görülür.
Nasiruddin-i Tusi, "Kesenler Teoremi" adlı eseriyle Trigono¬metrik çalışmalara yer vermiştir. Kenar açı bağıntısını bulmuştur.
Ömer Hayyam, cebir konusunda üçüncü derece denklemlerin çözümüne katkıda bulunmuştur. Celali takvim adıyla bilinen tak¬vimi hazırlamıştır.
Tıp alanında
Zehravi, Ibn-i Rüşd, Ibn-i Sina, Ibn-i Nefis gibi bilim adamlarının çalışmaları görülür.
Ibn-i Sina, tıp alanının yanında felsefe, astronomi, matematik, fizik, kimya gibi alanlarda da ça¬lışmalar yapmıştır. "Kanun" adlı eserinde hekimlik, ilaçlar, cerrahi yöntemler hakkında bilgi verir Onun bu eseri Avrupa'da ders kitabı olarak okutulmakta¬dır.
Zehravi, cerrahi alanında önem¬li bir yere sahiptir. "El-Tasrif adlı eseri, Avrupa'da Latinceye çev¬rilerek Oxford Üniversitesinde okutulmuştur.
Astronomi alanında
Fergani, Beyruni, Bitruci, Uluğ Bey, Battani gibi bilim adamlarının çalışmaları görülür.
Uluğ Bey, Semerkant'ta med¬rese ve gözlemevi, bilimsel ça¬lışmaların gelişmesinde etkili ol¬muştur. Bu medrese ve gözlem-evinde Ali Kuşçu ve Kadızâde-i Rumi gibi devrin önemli bilim adamları çalışma¬lar yapmıştır. "Uluğ Bey Zici" adlı eseri astronomi konusunda önemli bilgiler vermektedir.
Biruni, "Mesud'un Kanunu" adlı eserinde önemli astronomik bil¬giler vermiştir.
Fizik alanında
Farabi, Ibn-i Sina ve Ibn'ül Heysem gibi bilim adamlarının çalışmaları görülür.
Farabi, "Boşluk Üzerine" adlı yazmış olduğu eserinde doğa¬da boşluğu kabul etmez. Aristo fiziğinin yetersiz olduğunu orta¬ya koymuştur. Islam devletlerindeki bilimsel gelişmeler, Selçuklular zamanında devam etmiştir. Türk-Islam devletlerinde bilgin, filozof ve sanatkârlar yetişmiştir. Bu dönemde Bağdat'ta kurulan Ni¬zamiye Medreseleri, bilim ve kültür hayatının canlanmasında etkili olmuştur.
 

ORTA ÇAÄž VE YENIÇAÄž AVRUPASINDA BILIM
Kavimler göçü ile birlikte Avrupa'da Hıristiyanlık geniş alanlara yayılmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan kiliseler ekonomik, siyasi ve dini güçleri ellerinde toplamışlardır. Bilimsel ve akılcı düşünceyi reddederek kişisel düşünceyi yasaklamışlardır. Kutsal kitapları olan Incil'i kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayarak halkı yanlış bilgilendirmişlerdir.
Iskenderiye Kütüphanesi'ni yakmış, çeşitli bilim adamlarını idam ettirmişlerdir. Aforoz (dinden atma) Endülüjans (Günahların atfedile¬bileceği belge) gibi yetkileri kullanarak siyasi bir güç sağlamışlardır.
Yeni Çağdaki bilimsel çalışmalarda etkili olan gelişmeler:
Orta Çağın sonlarına doğru, insan ve doğa sevgisinin ön plana çıkması ile birlikte eski Yunan ve Helen uygarlıklarının incelenmesi so¬nucu bilimsel çalışmalar başlamıştır.
Yeni Çağ Avrupa’sında bilimin ortaya çıkması ve gelişmesinde etkili olan barut, pusula, kâğıt ve matbaa Haçlı Seferleri ile birlikte Avru¬pa'ya geçmiştir.
Barut
Barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla birlikte Orta Çağ Avrupa’sındaki Feodalite (Derebeylik) sistemi zayıflarken, merkezi krallıklar güç kazanmıştır. Bu durum Avrupa'nın siyasi yapısını değiştirmiştir.
Kâğıt
Kâğıt, uygarlaşma yolunda icat edilmiş en önemli buluşlardan biridir. Ilk olarak Mısırlılar "papirüs" adını verdikleri bitkilerin üzerine yazı¬lar yazmışlardır. Mezopotamyalılar kil tabletlere, Çinliler ipekli kumaş üzerlerine yazmışlardır.
Çinliler bu kumaşların çok pahalı olmasından dolayı, arayış içerisine girerek kâğıdı icat etmişlerdir.
Kâğıdın kullanılması ile birlikte Avrupa'da ve dünyada kültür aktarımı sağlanmıştır. Avru¬pa'da bilimsel çalışmaların yapıldığı "Aydınlan¬ma Dönemi" başlamıştır.
Matbaa
Ilk olarak Çin'de kullanı¬lan matbaa, Uygur Türkleri ta¬rafından geliştirilmiştir. Günü¬müz modern anlamdaki matbaayı Jan Gutenberg ortaya koymuştur.
Matbaa sayesinde yazıl¬mış olan eserler çoğaltılarak geniş kitlelere hitap etmiştir. Matbaa uluslararası kültürel etkileşimin yaşanmasında önemli bir yere sahiptir.
Pusula
Pusula, insanların yön bulma aracıdır. Ilk olarak Çin’¬de görülen bu icat, mıknatıslı taşlardan yapılmıştı. Kristof Kolomb, pusulanın sapma açısını hesaplamış ve günümüz mo¬dem pusulasının yapılmasında etkili olmuştur.
Insanlar pusula ile birlikte denizlere ra¬hatlıkla açılabilme imkanı bulmuşlardır. Bu da Coğrafi Keşifler'e neden olmuştur. Coğrafi Ke¬şiflerle birlikte insanlar yeni yerler keşfetmiştir. Dünya'nın yuvarlak olduğu anlaşılmıştır.
Coğrafi Keşiflerle birlikte Avrupa'da eko¬nomik refah artmıştır.
OSMANLILARDA BILIM

-Ali Kuşçu, 15.yy'da yaşamış ve matematik, astronomi alanlarında çalışmalar yapmıştır. Osmanlı Devleti'ne hizmet etmeye başladığın¬da, Istanbul'un coğrafi koordinatlarını belirle¬miş ve güneş saatleri yapmıştır. "Fethiye" ve "Muhammediye" adı verilen astronomi ve ma¬tematik kitapları vardır.
- Takiyuddin, matematik alanında önemli ça¬lışmalar yapmıştır. Ikinci derece denklemlerin çözümünü yapmıştır. "Işığın Niteliği ve Görme¬nin Oluşumu" adlı eseri önemlidir.
- Piri Reis, dünya haritası ile "Denizcilik Kitabı" adlı eseri ortaya koymuştur Denizcilik Kitabın-j da, Akdeniz, Çin Deniz'i, Hint okyanusu ve Kızıl Deniz'le ilgili önemli bilgiler vermiştir. Böylece denizciler bu kitaptan yararlanmışlardır.
- Katip Çelebi, coğrafi bilgiler içeren "Cihan-numa" adlı eseri ile ünlüdür. Dünyadaki birçok bölgenin iklimi, coğrafi yapısı, idari ve siyasi yönleri hakkında bilgi verir.

DEÄžIŞIM-GELIŞIM

***COÄžRAFI KEŞIFLER***

SEBEPLER
1.Pusulanın geliştirilmesi
2.Gemicilik sanatının ilerlemesi
3.Coğrafya bilgisinin ilerlemesi
4.Yalanlara inanmayan cesur gemicilerin yetişmesi
5.Doğu ülkelerinin zenginliği (Ipek ve Baharat Yolları)
6.Türklerin Ipek ve Baharat yollarına hâkim olması
7.Avrupalıların Hıristiyanlığı yaymak istemeleri

Amerika nın Keşfi
Kristof Kolomb Amerika kıtasını buldu ancak buranın Hindistan olduğunu sandı. 1507 yılında Ameriko Vespuçi buranın yeni bir kıta olduğunu anladı.

Hindistan Yolu=1487 de Bartelmi Diyaz Ümit Burnuna kadar gitti.1498 de Vasko dö Gama Hindistan a varmayı başardı.

Dünya nın Dolaşılması(1519-1522)

Macellan Dünya nın yuvarlak olduğunu kanıtlamak için yola çıktı. Filipinler de öldürüldü. Del Kano yolculuğu devam ettirdi.
COÄžRAFI KEŞIFLERIN SONUÇLARI
1.Yeni yollar ve ülkeler bulundu.
2.Sömürgecilik başladı.
3.Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazanırken Akdeniz limanları önemini kaybetti.
4.Yeni yolların bulunması Osm. devletini olumsuz etkiledi.
5.Ticaret alanı genişledi.
6.Bol miktarda değerli maden Avrupa ya taşındı.
7.Burjuva sınıfı güçlendi.
8.Avrupa dan Amerika ya göçler başladı.
9.Avrupa ya yeni bitkiler getirildi.(kakao, tütün vb.)
10.Baharat yolu üzerindeki halk yoksullaştı.
11.Zengin burjuva sınıfı bilim ve sınıf adamlarını destekleyerek Rönesans ve Reformun doğuşunu kolaylaştırmışlardır.
12.Dini inançlar temelinden sarsıldı. Ahiret korkusu yerini dünya nimetlerinden yararlanma arzusuna bıraktı.
13.Maya, Aztek ve inka uygarlıkları yok edildi.

***RÖNESANS***(YENIDEN DOÄžUŞ)
15. yüzyılın sonları ile 16.yüzyılın başlarında bilimde, sanatta ve edebiyatta görülen gelişmelerdir.
SEBEPLER
1.Matbaanın icadı.
2.Hümanizma hareketinin etkisi.
3.Orta çağ  güzel sanatlarının 15 ve 16. yüzyıllarda olgunlaşması.
4.Yazar, şair ve sanatkarları koruyan mesenlerin bulunması.
5.Istanbul”un fethi ile bazı bilim adamlarının Italya”ya gitmesi.
6.Islam medeniyetinin etkisi.
7.Coğrafi keşiflerin etkisi.

Rönesans”ın Italya”da Başlama Sebepleri
1.Italya”nın Akdeniz in ortasında olması
2.Italya nın Hıristiyanlığın merkezinde olması (Papa)
3.Italyan devletlerinin ticaretle uğraşması
4.Italya da siyasi birliğin olmaması (özgür düşünce)
5.Italya Roma ve Yunan uygarlıklarının izlerin bulunması

#Italya da Rönesans eski uygarlıkların incelenmesi ile başladı.
#Fransa da Rönesans krallarının desteği ile başladı.
#Almanya da “ din alanında başladı.
#Ingiltere de “ hümanizma alanında gelişti.
SONUÇLAR=
1.Skolâstik düşünce yıkılmış, yerini pozitif düşünceye bırakmıştı.
2.Bilimde deney ve gözleme yer verilmeye başlandı.
3.Reform hareketleri başladı ve gelişti.
4.Rönesans mimarisi oluştu.
5.Ulusal diller gelişti.
***REFORM***
16.y.y.başlarında (önce Almanya da ) Katolik mezhebinde yapılan değişiklikledir.
SEBEPLER
1.Katolik mezhebinin bozulması (Din adamlarının zengin, halkın yoksul olması.)
2.Reformcu filozofların kilisenin yanlış uygulamalarını eleştirmeleri.
3.Matbaa ile incilin diğer dillere çevrilmesi.
4.Rönesans ın etkisi ile skolâstik düşünenin yıkılması.
#Bozulan Katolik kilisesi ne ilk tepkiyi gösterenler yine bazı din adamları oldular. Bunlara göre din adamları yalnızca dinle uğraşmalı, din siyasetten uzaklaştırılmalı idi.
Reformun öncüsü Martin Luther dir.

SONUÇLAR
1.Avrupa da mezhep birliği bozulmuş, yeni mezhepler ortaya çıkmıştır.(Protestan, Kalvenizm vs.)
2.Katolik kilisesi kendini yenilemeye çalıştı.
3.Yeni mezheplerin kurulduğu ülkelerde kilisenin malları yamalandı.
4.Kilisenin ve Papa nın dini otoritesi azaldı.
5.Eğitim kurumları kilisenin elinden alınarak eğitimde ilk kez laik sisteme geçildi.
6.Avrupa da din yüzünden savaşlar çıktı.
7.Reform sonucunda Avrupa da dini ve siyasi birliğin bozulması ile Osmanlılar Balkanlarda rahatça ilerlediler.
8.Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.(laiklik)
#Osmanlılar Avrupa daki bölünmeyi hızlandırmak için Protestanları desteklediler.
#1555 Ogsburg (Ausburg) Ant. ile Protestanlık, 1598 Nant Fermanı ile Kalvenizm kabul edildi.
 

Aydınlanma Çağı=
17. ve 18. y.y. her konuda akla öncülük tanıyan bir düşünce sistemidir. Bu sistemin etkisiyle bilim ve felsefede gelişmeler oldu. Aydınlanma Çağında aklın kullanılmasıyla doğru bilgiye ulaşılması savunuldu. Bunun sonucunda deney ve gözlem önem kazandı. Newton (Fizik-Matematik-Yer çekimi) Copernic(Güneş sistemi) Galile (Dünyanın yuvarlak olduğu) Descartes (Analitik Geometri), S.S.Russo, Mozart, Bah Aydınlanma Çağının ileri gelenleridir.
Sanayi Inkılâbı=
Ilk olarak 18. y.y. da Ingiltere de ortaya çıktı. Insan ve hayvan gücünün yerine buharla çalışan makineler aldı. Büyük fabrikalar kuruldu. Ulaşım kolaylaştı. Hammadde ve Pazar ihtiyacı arttı. Bu da sömürgeciliğin büyüyüp emperyalizme dönüşmesine sebep oldu.

5.ÜNITE: EKONOMI VE SOSYAL HAYAT
BILINMESI GEREKEN KAVRAMLAR:
1.Okyanus  2.Girişimci 3.Meslek 4.Dayanışma 5.Ithalat/Ihracat 6.Pazar 6.Sermaye 7.Sorumluluk 8.Vakıf 9.Vergi

TOPRAK-TARIM

Tarımı Destekleyen Kuruluşlar:

-Ziraat Bankası
-Devlet Su Işleri(DSI): Baraj, Gölet ve Kanallarla su ihtiyacını(Tarım Alanlarının) karşılar.
-Tarım Satış Kooparatifi: Ani fiyat düşüşlerine karşı üreticiyi korur.
-Toprak Mahsülleri Ofisi(TMO): Tahıl destek alımları yapar
-Türkiye Zirai Donanım Kurumu(TZDK): Çiftçini ihtiyacı olan malları üretir.
-GAP Idaresi Başkanlığı: Güneydoğu Anadolu’nun sulama ihtiyacı için kurulmuştur.
Bunların dışında Çukobirlik, Fiskobirlik, Çaykur gibi kuruluşlar vardır.

TOPRAK YÖNETIMI

Hititlerde Toprak: Topraklar devletindi. Ancak kral bu toprakları işlemesi için vali ve komutanlara veriyordu. Savaş zamanı vali ve komutanlar besledikleri askerlerle savaşa gidiyordu.
Feodalite(Derebeylik): Ortaçağ Avrupa’sının yönetim şeklidir. Cemre ve Viking saldırıları merkezi yapıyı bozmuş, derebeylik ortaya çıkmıştır. Derebey (Sanyör) her şeyin sahibi idi. Istanbul’un fethinde kullanılan topların örnek alınmasıyla Derebeylikler yıkıldı. Merkezi krallıklar güçlendi.
Manga Karta(1215)Ingiltere kralı istediği gibi vergi koyamayacak, mahkeme kararı olmadan kimse cezalandırılmayacaktı.(Kanun üstünlüğü) Ingiltere Anayasalı Monarşiye geçti.
 

Selçuklularda Ikta sistemi:
-Askerlere ve devlet görevlilerine hizmet ve maaş karşılığı verilen topraklardır.
-Toprak devletin, işletme hakkı ikta sahibindir.
-Ikta sahibi elde ettiği gelirin bir kısımıyla geçimini sağlar, kalanla asker beslerdi. Barış zamanı bu askerler o bölgenin güvenliğini sağlarken savaş zamanı ana orduya katılırdı.
-Ikta süresince kullanılır, satılamaz, miras bırakılamaz.
-Ikta 3 yıl üst üste ekilmezse elinden alınırdı.
 

Osmanlı Devleti’ nde Toprak Tönetimi
Dirlik:Geliri asker yetiştirmek şartı ile asker ve memurlara verilen topraklardır.3’ e ayrılır:
a-Has: Geliri 100.000 akçeden fazla olan topraklardır.Padişah ailesine ve divan üyelerine verilirdi.
b-Zeamet:Geliri 100.000 ile 20.000 akçe arasında olan topraklardır.Ikinci derece memurlara verilirdi.
c-Tımar:Geliri 20.000 ile 3.000 akçe arsında olan topraklardır.Savaşta başarı gösterenlere verilirdi.
*Dirlik alanlar 3.000 akçeye 1 atlı asker (Tımarlı Sipahi) beslemek zorundaydı.Böylece devlet asker için hazineden para harcamaz,üretimi aksatmaz ve sürekli hazır bir  orduya sahip olurdu.
TICARET
Kıral Yolu:Lidya kralı Giges tarafından yaptırılmıştır.Sardes’ten başlar (bazı kaynaklara göre millet) Su şehrinde sona erer.Tarihteki ilk ticaret yoludur.
Baharat Yolu:Hindistan’dan kara yoluyla Mısır’a oradan deniz yoluyla Avrupa’ya giden yoldur.Bu yol (Mercidabık ve Ridaniye) Mısır Seferi sonunda Osmanlılara geçti.Bu yol önemini coğrafi keşiflerle yitirdi.Süveyş Kanalın’ın açılmasıyla tekrar canlandı.
Ipek Yolu:Çin’den başlar, Anadolu ve Mısır üzerinden Avrupa’ya uzanırdı. Coğrafi keşiflerle önemini kaybeden yol, Süveyş Kanalı ile canlandı.

KOL GÜCÜNDEN MAKINE GÜCÜNE GEÇIŞ
Sanayi inkılabı: Üretimde insan ve hayvan gücünün makinelerin olmasıdır. Ilk Ingiltere’de ortaya çıktı. Küçük atölyeler yerine fabrikalar kuruldu.üretim arttığı için hammadde ve Pazar ihtiyacı ortaya çıktı. Ulaşım gelişti. Sömürgecilik hızlandı. Köylerden kentlere göç hızlandı. Işçi sınıfı ortaya çıktı. Sendikalar doğdu. Buharlı gemi ve trenler yapıldı.
# Osmanlı sanayi inkılâbına ayak uyduramadı. El emeği ile üretilen mallar Avrupa’nın fabrika malları rekabet edemedi. Yerli sanayi çöktü. Kapitülasyonların da etkisiyle Osmanlı ülkesi Avrupa’nın pazarı haline geldi.
Sendika: Işçilerin hak ve çıkarlarını korumak amacıyla kurdukları toplumsal ve sınıfsal bir örgüttür. Din, dil, ırk ayrımı yoktur.
Grev: Çalışanların iş bırakma eylemidir.
Lokavt: Işyerinde faaliyetin tamamen durmasına sebep olacak şekilde işverenin işçileri uzaklaştırması.
Süveyş Kanalı:1869’da Ingiltere tarafından açıldı. Baharat yolu kısaldı. Akdeniz önemini tekrar kazandı.
Panama Kanalı: 1914 yılında açıldı.
Sanayi Inkılâbının Olumsuz Sonuçları
Çevre kirliliği başladı.
Şehirler kalabalıklaştı.
Doğal kaynaklar daha hızla tüketildi.
Sömürgecilik hızlandı.
 

VAKIFLAR
Vakıf:Kişinin kazancının bir bölümünü insanların hayrına olacak bir iş için ayırmasına denir.
# Osmanlı’da ilk vakıf Orhan Bey tarafından kurulmuştur.
# Malını vakfeden kişi kadı huzurunda vakıf şartlarının belirtildiği gibi bir sözleşme oluşturur.
# Osmanlı’da vakıflar din, ırk farkı gözetmeden tüm insanlara hizmet verirdi. Vakıf malları satılamaz, miras bırakılamazdı.
# Vakıf eserlerinin korunması ve verilen hizmetin devamı için 2 Mayıs 1924’te Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Görevleri:
1-Vakıf eserlerinin restorasyonu.
2-Vakıfların devamı.
3-Muhtaç kişilere yiyecek ve giyecek yardımı.
4-Burs (öğrenciler için).
5-Anne ve babası olmayan çocuklara maaş.
# Her yıl mayıs ayının 2. haftası Vakıf haftası olarak kutlanır.2006 yılı Vakıf Medeniyeti Yılı olarak ilan edilmiştir.(2008 su yılı).
TEMA(Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı)
TEGV(Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı)
# Vakıf sistemi sayesinde Osmanlı alınan yerlerin Türkleşmesini sağlamış, bayındır hale getirilmesini sağlamıştır. Ticareti canlandırmış, Eğitim ve sağlık için bütceden para ayırmasına gerek kalmamıştır.
 

MESLEK
Ahi Teşkilatı:

Ahi Evren tarafından kuruldu. Ahi kelimesi kardeş anlamına gelir. 13.yy’da Anadolu’da Moğol baskısı hâkimdi. Anadolu’ya düzensiz bir şekilde Türkler geliyordu. Bunlara bir sanat ve güzel ahlaki beceriler kazandırmak amacıyla Ahi (lonca) Teşkilatı kuruldu. Çırak, kalfa, usta sistemi vardı. Hem teorik hem de pratik eğitim verilirdi. Her Ahi birliğinin sandığı vardı. Bu sandık sayesinde esnaf tefecilerden korunur, zor durumda kaldığı zaman yardım edilirdi.

Ahi Teşkilatının Özellikleri:
Devletle esnaf arasında köprü görevi yapardı.
Verdiği eğitimle mesleklerin devamlılığı sağlamıştır.
Ihtiyaç sahibi esnafa yardım edilmiştir.
Insanlara meslekle birlikte iş ahlakı kazandırılmıştır.
Kalitesiz veya pahalı mal satılması önlenmiştir.

Teşkilata yeni giren gence feta (yiğit) denir. Ahlaken olgunlaşan feta önce çırak, kalfa sonrada Şed töreni ile destur verilerek usta olurdu.
# Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçe’yi resmi dil ilan etmiştir.
Kethüda: Kanunları, mesleğin inceliklerini iyi bilir. Esnafın dürüstlüğünü ve çalışma düzenini denetlerdi.
Yiğitbaşı: Bilirkişi konumundadır. Bugünkü Türk Standartları Enstitüsü’nün(TSE) görevini yapardı. Hileli mal yapanı tespit eder, kethüdaya bildirirdi.

Medrese: (Bugünkü üniversite). Selçuklularda ilk medrese Nizamülmülk tarafından (Nizamiye Med.) Şiilikle mücadele amacıyla kuruldu.
Osmanlılarda ilk Orhan Bey Iznik’te medreseyi açtı.
Fatih Sahn-ı Seman, Kanuni Süleymaniye Medresesini açtı.
Medreselerdeki eğitim vakıflar vasıtasıyla yürütülürdü. Öğrenci seçiminde yaş şartı olmasa da daha çok genç ve bekârlar tercih edilirdi. Bir müderrisin okuttuğu öğrenci sayısı 20’yi geçmezdi.
Sınavla seçilen öğrenciler kendi zekâ ve yeteneklerine göre ayrı sınıflarda eğitim görürlerdi. Medreselerin yüksek bölümü de ücretsiz ve yatılıydı. Yüksek bölümden mezun olanlar müderris, kadı, kazasker ve müftü olabilirdi. Öğrencilere softa, asistanlara muit denirdi. Medresede dini bilimler (kuran, fıkıh, kelam, hadis) ve pozitif bilimler (tarih, coğrafya, matematik, tıp, astronomi, felsefe vs. ) okutulurdu.
# Öğrenciler derecelerine göre Danişment, suhte olarak adlandırılmaktaydı Dersini başarıyla tamamlayan öğrenciye icazetname adlı bir belge verilirdi.
 

ENDERUN
2.Murat zamanında kuruldu. Bir şeyin iç kısmı ,iç yüzü, harem dairesi anlamına gelir.
Devşirme kanunu ile Hıristiyan çocukları (8 -10 yaş arası) toplanır. Acemi oğlanları ocağına alınırlardı. Zeki ve kabiliyetli olanlar saraydaki Enderun okuluna alınırdı. Enderun’da iyi bir eğitim alan gençler devlet adamı veya sanatkâr olarak mezun olurlardı.
Eğitim-Öğretim birbirini izleyen yedi odada yapılırdı. Odalara koğuş denirdi. Her odadaki eğitim 1 ile 2 yıl sürerdi.
1909’a kadar devam eden Enderun’da eğitim 4 konu üzerinde toplanmıştır.
-Beden Eğitimi    -Uygulamalı saray eğitimi
-Sanat eğitimi    -Islami bilimler
Uygulamalı eğitim saray ve protokol hizmetleri güreş, atlama, meç, ok atma, hat sanatı ve müzikten oluşurdu.
Teorik olanlar Türkçe, Arapça, edebiyat, Farsça, tarih, fen bilimleri, cebir ve Islami bilimlerdir.
Bu eğitim kurumu devlete birçok sadrazam vezir, yüksek rütbeli asker, hattat, şair, müzisyen, minyatür ustası yetiştirmiştir.
Odalar: Büyük oda, küçük oda, doğancılar odası, seferli odası, kiler odası hazine odası ve has oda.
Meslek seçiminde rol oynayan faktörler
Cinsiyet ve fiziksel özellikler
Meslek hakkında bilgi
Arkadaşların etkisi
Ailenin sosyo–ekonomik durumu
Ailenin beklentisi
Okul başarısı ve öğretmenlerin düşünceleri
Mesleğin toplumdaki yeri ve geliri
Çevrenin etkisi
Yetenek ve zeka
Istek ve hayaller


6.ÜNITE:YAŞAYAN DEMOKRASI
BILINMESI GEREKEN KAVRAMLAR:
1.Kurultay 2.Kut 3.Meşrutiyet 4.Monarşi 5.Oligarşi 6.Özgürlük 7.Laiklik 8.Medya 9.Milli Egemenlik 10.Yasama 11.Yürütme 12.Yargı

DEMOKRASI

Demokrasinin Doguşu: MÖ.450 yıllarında Atina’da site adı verilen şehir devletleri vardı.  Şehir devletlerinde kadınların ve kölelerin dışında herkesin söz hakkı vardı. Doğrudan demokrasi uygulanır.
1215’de Ingiltere’de kralın yetkilerini sınırlandırmak için Manga Karta ilan edildi. Kral yasaların üstünlüğünü kabul etti. Kral keyfi yargılama yapamayacak, istediği gibi vergi koyamayacaktı.
Coğrafi keşiflerle Avrupa zenginleşti. Rönesans ile bilimde, sanatta ve edebiyatta ilerledi. Reform ile skolaştik düşünce yıkıldı. Düşünce özgürlüğü ve laiklik geldi.
Fransız ihtilali ile birlikte eşitlik, adalet özgürlük ve demokrasi fikirleri yayıldı.
1948 yılında (10 Aralık) Birleşmiş Milletler tarafından Insan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edildi.

Demokrasi: Halkın kendi kendini yönetmesidir. Uygulama biçimlerine göre Doğrudan, Yarıdoğrudan, Temsili olmak üzere 3 çeşit demokrasi vardır.
Demokrasinin dayandığı temel ilkeler Hürriyet ve Eşitlik, Çoğulculuk ve Milli Egemenliktir.  Hürriyet başkalarına zarar vermeden her şeyi yapma hakkıdır. Eşitlik ise herkesin kanunlar önünde eşit olmasıdır.
Herkesin 1 oy hakkı vardır. Din ırk ve düşünce ayrılığı bunu engelleyemez. Seçimler gizli oy, açık sayım ilkelerine göre yapılır. En çok oy alan parti iktidar, diğerleri muhalefet partisi olur. Bir parti yeterli çoğunluğu sağlayamazsa bir ya da birkaç parti koalisyon yapar.
Demokraside milli egemenlik halka dayanır. Halk devleti yönetecek kişileri seçer. Seçilenler devleti halk adına yasalara uygun olarak yönetirler. Eğer halk memnun değilse bir daha seçmez.
Çoğulculuk farklı görüşlerin farklı partilerce temsil edilmesidir. Herkes özgürce düşüncesini açıklayabilir.Bu nedenle çoğulculuk ilkesi düşünce ifade özgürlükleri içinde yer alır.

Türk Tarihinde Demokratik Gelişmeler:
KURULTAYDAN MECLISE


Eski Türklerde siyasi, askerî ve ekonomik kararların alındığı meclise toy ya da kurultay adı verilirdi.
. Çeşitli şenliklerin ve spor etkinliklerinin yapıldığı bu toplantılarda bir taraftan da devlet işÂ¬leri görüşülerek karara bağlanırdı. Bu meclislere ileri gelen boylar davet edilir, gelmeyenler devleti protesto etmiş kabul edilirdi. Bu toplantılarda hü¬kümdarların yanında her zaman hatun denilen hanımı oturur ve bazı elçileri kabul edebilirdi.
Türkler hükümdara devleti yönetme yetki¬sinin Tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına kut inancı denirdi. Kutun kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanılırdı.
Bütün hanedan üyelerinde kut olduğun¬dan kendine siyasi ve askerî bakımdan güvenen kişi taht mücadelesine girebilirdi. Bu durum Türk devletlerinde bölünmeye neden olurdu.

Türk devletlerinde hükümdarlar yönetimi kolaylaştırmak için ülkeyi doğu ve batı olmak üzere ikiye ayırırdı.

Islamiyet'in Kabul Edilmesinden Sonra Meclis


Islam dininin kabul edilmesinden sonra da devlet yönetiminde Türk kültürünün etkisi de¬vam etti. Kut anlayışı Islam dünyasının dinî lideri olan halifenin hükümdarlığı onaylaması uygula¬masına dönüştü.
Islamiyet döneminde de "Devlet ve ülke, hükümdar soyunun ortak malıdır." anlayışı de¬vam etti.
Devletin başında bulunan sultanın önem¬li görevleri ve sorumlulukları vardı. Sultan, devle¬ti en iyi şekilde yönetir, halkın mutluluğu için çalı¬şırdı. Sultandan sonra en yetkili devlet adamı ve¬zirdi.
Devlet işleri, Divan adı verilen bir kurulda görüşülüp karara bağlanırdı. Divan'a, sultan veya vezir başkanlık ederdi.
Islamiyet’in kabulünden sonra kurulan Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi Türk devletlerinde de Islamiyet öncesi Türk devlet gelenekleri devam etmiştir. Ancak devlet yönetiminde de din kuralları etkili olmaya başÂ¬lamıştır. Özellikle Osmanlı sultanlarından Ya¬vuz Sultan Selim'in halifelik makamını başkent Istanbul'a taşıması ve kendisinin halife olması devleti teokratik bir yapıya büründürmüştür

Osmanlı Devleti'nde Divan-ı Hümayun
Osmanlı Devleti'nde padişahın başkanlı¬ğında önemli devlet işlerini görüşmek üzere top¬lanan meclise, "Divan-ı Hümayun" denirdi. Divan'ı Or¬han Bey kurmuştur.
Divan, hangi din ve millete ait olursa ol¬sun, kadın erkek herkese açıktı.
Divan'da son söz padişaha aitti. Ancak padişah devlet işleri ile ilgili Divan üyelerine danı¬şıp fikirlerini alırdı.
Osmanlı Devleti'nin en önemli yönetim organlarından olan Divan-ı Hümayun, Yükselme Dönemi'nden sonra bozulmaya başladı. 19. yüzyıl¬da II. Mahmut bu teşkilatı kaldırarak yerine Avrupa usulünde düzenlenmiş olan bakanlıkları kurdu.

OSMANLI DEVLETI'NDE DEMOKRATIKLEŞME HAREKETLERI

1808’de Sened-i Ittifak imzalandı. Bu padişahın yetkilerini kısıtlayan ilk belge idi.
TANZIMAT FERMANI (1839)

1-Kanun önünde herkes EŞITTIR.
2-VERGI kişilerin kazancına göre alınacak.
3-RÜŞVET ve iltimas kaldırılacak.
4.ASKERLIK  işleri belli bir düzene göre yapılacak.
5-KANUNUN üstünlüğü kabul edilecek.
Yukarıda bazı maddelerini verdiğimiz Tan¬zimat Fermanı; mutlakıyetin gücünü sınırlan¬dırmıştır ve ilk kez bu ferman ile Osmanlı Dev¬leti hukuk üstünlüğünü kabul etmiştir. Bu durum demokratikleşme yolunda atılmış en önemli adımlardan birisidir. Ancak Osmanlı halkı Tan¬zimat Fermanı ile yönetimde söz sahibi olama¬mıştır.

ISLAHAT FERMANI 1856
Avrupalı devletlerin baskısıyla ilan edilen ferman,Tanzimat Fermanı’nın genişletilmiş halidir.Bu fermanla azınlıklar,Müslüman halktan daha ayrıcalıklı hale geldiler.Demokratik hareket sayılmasının nedeni bütün Osmanlı halkının can,mal ve namusunun korunması ve kanun önünde eşit sayılmalarıdır.Ama bu fermanla azınlıklar,Müslüman halktan daha çok haklar elde ettiler.
MEŞRUTIYET
1876 yılında 2. Abdülhamit 1. Meşrutiyeti ilan etti. Ilk anayasamız Kanun-i Esasi Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından hazırlandı. Ancak 2. Abdülhamit 93 Harbi’ni (1877-78 Osm.-Rus Savaşı’nı) bahane ederek Meşrutiyete son verdi. 1908 yılında Ittihat ve Terakki Partisinin çabalarıyla 2. Meşrutiyet ilan edildi.16 Mart 1920’de Istanbul’un işgali ile Osmanlı Meclisi Meclis-i Mebusan kapatıldı. Bunun üzerine 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM açıldı. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. TBMM ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasi’yi kabul etti. Medeni Kanun  (1926) ile kadınlara birçok hak verildi. 1930’da kadınlarımız belediye seçimlerine katılma ve aday olma, 1934’te her türlü seçme ve seçilme hakkına kavuştu. 1945’te çok partili hayata geçildi. 1995’te seçmen yaşı 18’e indirildi.
Teşkilat-ı Esasiye’de yasama, yürütme, yargı TBMM’nin (Kuvvetler Birliği) elinde iken bugün yasama TBMM’nin, yürütme Cumhurbaşkanı ve hükümetin, yargı ise bağımsız mahkemelerin görevidir.(kuvvetler ayrılığı)
Türkiye’nin şu ana kadar 4 anayasası olmuştur.(1921, 1924, 1961, 1982)
# Tarihte ilk yazılı kanunları Sümer Kralı Urgakina yapmıştır. Babil Kralı Hammurabi’nin yaptığı kanunlar ise çok serttir.

YÖNETIM ŞEKILLERI

MONARŞI:
•   Tüm yetkilerin ve güçlerin tek kişide toplanmasıdır.
•   Seçim dışı yöntemler kullanılır.
•   Yetki, genellikle miras yoluyla (babadan oğula) geçer ve tek bir kişide toplanır.
•   Bu kişinin emirleri tartışılmaksızın kabul edilir.
•   Yasama, yürütme ve yargı yetkileri bu kişinin elindedir. Kimseye hesap vermez.

OLIGARŞI:
•   Belli bir sınıfın, grubun ya da küçük bir azınlığın egemenliği ve yönetimi altında tutulan yönetim şeklidir.
•   Asiller meclisi vardır. Bu meclis krala yaptırım uygulayabilir.
•   Meclisin kararlarına uymayan kral görevden alınabilir
•   Kral yetkilerini bu meclisten alır.

TEOKRASI:

•   Bir ülkedeki siyasal yapılanma, devletin yönetim organları tüm siyasal ilişkilerin dinî kurallara göre düzenlenip yürütüldüğü yönetim biçimidir.

Tarihte Türk Kadın Hakları:
# Ilk Türk devletlerinde Hatun Kurultay’a katılırdı.
# Islamiyet’ten önce tek eşlilik vardı. Evlenme ve boşanmada kadının da söz hakkı vardı.
# Islamiyet’in ilanından sonra Islamiyet’in yanlış yorumlanması ile kadın haklarının çoğunu kaybetmiştir.
# Ilk kez 1913’te Türk kadını sanayide çalışmaya başlamıştır.
# Kurtuluş Savaşı’nda kadınlarımızın rolü büyük olmuştur.(Halide Edip, Şerife Bacı, Gördesli Makbule, Nakiye Hanım vb.)
# 1934’ten sonra 17 kadın millet vekili meclise girdi.
# Türkiye 1985’te “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni” kabul etti.

CUMHURIYETIN NITELIKLERI

Anayasa
Anayasa temel kanundur. Yürürlükteki kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel yapısını, işleyiş biçimini, kişilerin hak ve özgürlüklerini be¬lirleyen devlet ile halk arasında yapılmış bir sözleşmedir. Anayasa'nın ilk 3 maddesi değiştirilemez.Bu maddeler şöyledir;
MADDE 1. - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayı¬şı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir Hukuk Devleti'dir.
MADDE 3. - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "Istiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.
Madde 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Madde 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti, ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmeği için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Madde 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Demokratik Devlet
Demokrasi; egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıdır.
Demokrasilerde belli dönemlerde yapılan seçimlerle halk temsilcilerini belirler. Böylece millet temsilcileri aracılığı ile kendi kendini yö¬netir.
Vatandaşlar kanunlara göre seçme ve se¬çilme hakkını kullanır. Herhangi bir baskı olma¬dan istediği siyasi partiye oyunu verir. Aynı zamanda istediği siyasi partiye üye olabilir ve partisi için çalışabilir.
Herkesin eşit oy hakkı vardır. Seçimlerde oylama gizli, oy sayı¬mı ise açık yapılır.    Demokrasilerde, devleti yö¬netme yetkisi hiçbir zaman bir kişiye veya belirli bir zümreye bırakılamaz.
Demokrasilerde, kişiler özgürce düşünür ve düşündüğünü ifade eder.

Hukuk Devleti
Toplumun düzen içinde yaşamasını sağ¬layan kurallar bütününe hukuk denir. Devlet bü¬tün uygulamalarını bu kurallara göre yapar. Hu¬kuk devletinde herkes kanun önünde eşittir. Devlet bütün vatandaşlarına eşit yakınlıktadır.
Haksızlığa uğrayan herkes mahkemeler aracılığı ile hakkını arar. Hukuk devletinde hiç kimse hukuksuzca bir davranışta bulunamaz. Devlet bile kişi tarafından mahkemeye verilebi¬lir. Eğer devlet tarafından yapılan bir haksızlık varsa mahkemeler aracılığı ile giderilebilir.
Hukuk devletinde, mahkemeler bağımsız olmak zorundadır. Herhangi bir kimsenin veya bir kurumun etkisi altında olamaz. Çünkü mah¬kemeler adaletin dağıtıldığı yerdir. Eğer mah¬kemelerin bağımsızlığı sağlanmazsa adalet¬sizlikler ortaya çıkabilir. Dolayısı ile mahkeme¬lerde gücünü kanunlardan almaktadır.
Laik Devlet
Laiklik, devletin hukuk kurallarının akla, bilime ve toplumun ihtiyaçlarına dayalı olma¬sıdır. Laik devletlerde din ve devlet işleri bir bi¬rinden ayrılır, vatandaşlara inanç ve ibadet öz¬gürlüğü tanır.
Anayasamızın 24. maddesine göre, Türki¬ye'de herkes istediği dine inanmakta, istediği ibadeti yapmakta özgürdür. Hiç kimse inancın¬dan dolayı veya yapmış olduğu ibadetten dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Yine hiç kimse laik düzeni yıkmaya yönelik herhangi bir faaliyette bulunmaz.
Devlet hangi dine mensup olursa olsun vatandaşlarına karşı eşit uygulamalar yapma¬lıdır. Ve laik düzenin koruyucusu olmalıdır.

Sosyal Devlet
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en önemli özelliklerinden birisi de Sosyal Devlet anlayışı¬nın olmasıdır. Devlet, dil, din, mezhep, ırk, cin¬siyet farkı gözetmeksizin her vatandaşını eşit kabul eder ve herkese hizmet götürmeye çalı¬şır. Sosyal devlet anlayışında devlet halk için çalışır ve halk için vardır.
Devlet; eğitim-öğretim hizmetini, sağlık hizmetini, yol hizmetini, su hizmetini, elektrik hizmetini, iletişim hizmetini ve din hizmetini va¬tandaşlarına ulaştırmak zorundadır. Bütün bu hizmetleri yaparken bölge ayrımı yapmama¬lıdır. Ülkenin doğusuna, batısına, güneyine ve kuzeyine veya ilinden en küçük köyüne kadar aynı hizmetleri götürmelidir.
Atatürk Milliyetçiliği
Cumhuriyetçilik devletin kurucu ilkesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk milleti tara¬fından kurulmuştur. Millet; aynı toprak parçası üzerinde yaşayan, aynı dili konuşan, aynı geç¬mişe sahip olan ve gelecekte de birlikte yaşa¬ma isteğinde olan insan topluluğudur. Milliyet¬çilik ise mensubu olduğu milleti yararına ki¬şinin yapmış olduğu her türlü fedakârlıktır. Ge¬reksiz yanan bir lambayı kapatmak, gereksiz açık olan musluğu kapatmak en güzel milliyet¬çilik örneklerindendir.
Atatürk milliyetçiliği birleştiricidir. Türkiye sınırı içerisinde yaşayan bütün vatandaşları aynı samimi duygularla kucaklar. Irkçı milliyetçilik anlayışı değil kültür milliyetçiliği anlayışı vardır. Nitekim Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm di¬yene" sözü bu durumu açıklayan en güzel ör¬nektir. Kendini Türk hisseden herkes Türk mil¬letinin bir ferdidir.

TÜRKIYE CUMHURIYETI DEVLETI’NIN YÖNETIM YAPISI

YÖNETIMIN ÖZÜ

Devlet, toplum yararına çalışan, toplum içerisinde ilişkileri düzenleyen, toplumun uyacağı kuralları koyan ve halkını iç ve dış tehditlere karşı koruyan düzene denir .  Anayasamıza göre egemenliğin sahibi Türk milletidir. Millet, egemenlik hakkını Anaya-sanın koyduğu esaslara göre yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, yasama TBMM, yürütme hükümet, yargı ise bağımsız mahkemeler tarafından yapılır. Bu faaliyetlerin ayrı ayrı organlar tarafından yerine getirilmesine "Güçler Ayrılığı Ilkesi" denir.
YASAMA
Millet, kendi hâkimiyetine dayanarak ka¬nun yapma yetkisini kabul ettiği bir organa verir. Anayasamıza göre, yasama organı TBMM'dir. Bu yetki devredilemez. TBMM genel oyla se¬çilen 550 milletvekilinden oluşur.
TBMM’nin Görevleri
•  Kanun koymak, değiştirmek ve kaldır¬mak.
• Bakanları denetlemek,
• Para basılmasına karar vermek,
• Cumhurbaşkanını seçmek,
• Savaş ilanına karar vermek,
• Uluslararası antlaşmaları  onaylamak.
• Bütçe ve kesin hesap tasarılarını görüşÂ¬mek ve kabul etmek,
• Genel ve özel af ilanına karar vermek
• TBMM, seçimlerin yenilenmesine karar vermek.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ,hükümetin yaptığı işleri meclis araştırması, meclis soruşÂ¬turması ve gensoru yollarıyla denetler. Yapılan işlerde yetkiyi kötüye kullanma ya da yasalara ay¬kırı bir durum bulunduğunda meclis, hükümeti "güvenoyu vermemek" yoluyla düşürebilir
 

YÜRÜTME
Yürütme kanunları uygulama yetkisidir. Bu yetki ülkemizde anayasaya uygun olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
Cumhurbaşkanı
Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfat¬la Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliği¬ni temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet kurumlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gö¬zetir.
Bazı Görevleri
1.  Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerektiğin¬de toplantıya çağırmak,
2.  Yasaları yayımlamak,
3.  Yasaları yeniden görüşülmek üzere Tür¬kiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermek (Ve¬to yetkisi),
4.  Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,
5.  Yasaların, anayasaya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açmak,
6.  Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,
7.  Başbakanı atamak ve istifasını kabul et¬mek,
8.  Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek ya¬bancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
9.  Uluslararası anlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
10.  Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil et¬mek,
11.  Millî Güvenlik Kurulunu toplantıya çağır¬mak,
12.  Üniversite rektörlerini seçmektir.
Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması durumunda da yenisi seçilinceye kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, cumhurbaşkanlığı¬na vekillik eder ve cumhurbaşkanına ilişkin yetki¬leri kullanır.
 

CUMHURBAŞKANLARIMIZ
1. Mustafa Kemal Atatürk
2 Ismet Inönü
3. Celal Bayar
4. Cemal Gürsel
5. Cevdet Sunay
6. Fahri Korutürk
7  Kenan Evren
8 Turgut Özal
9. Süleyman Demirel
10. Ahmet Necdet Sezer
11. Abdullah Gül

Bakanlar Kurulu
Bakanlar Kurulunun diğer adı hükümettir. Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan olu¬şur. Başbakan TBMM üyeleri arasından cumhur¬başkanı tarafından atanır. Bakanlar başbakan tarafından belirlenir ve atamaları cum¬hurbaşkanının onayına sunulur. Bakan atamasın¬da meclis dışından bir kişi de seçilebilir.
Hükümet, vatandaşların temel hak ve öz¬gürlüklerini kullanabilmesi için yasaların işlemesi¬ni sağlar.
Bakanlar Kurulunun Bazı Görevleri
•  Vatandaşa iş olanağı sağlamak (fabri¬kalar kurmak)
• Vatandaşın  güvenliğini sağlamak.
•Yurdu iç ve dış tehditlere karşı koruyarak vatan bütünlüğünü korumak.
• Vatandaşlarına hizmet götürmek( yollar, köprüler, barajlar vs. yapmak)
• Tarım ve hayvancılığı geliştirmek.
Başbakanın Bazı Görevleri
• Hükümeti kurmak.
• Bakanlar arası işbirliği sağlamak.
•  Hükümet politikasını takip etmek.
• Cumhurbaşkanın katılmadığı zamanlarda Milli Güvenlik Kuruluna başkanlık etmek.
•  Hükümet programının hazırlanmasını sağlamak

YARGI GÖREVI
Yargı yetkisi bağımsız mahkemelere ve¬rilmiştir. Yargı organları kişiler arasında veya yö¬netenlerle yönetilenler arasında çıkan uyuşmaz¬lıkları yasalara uygun olarak çözümler.
Devletin yargı görevini yürüten mahke¬melerin tam bağımsız olmaları gerekmektedir.
Anayasamıza göre yargı kararları da de¬netlenebilmektedir. Bu nedenle yargıyı sağlayan organlar;

1.  Normal Mahkemeler,
2.  Yüksek Mahkemeler olarak ayrılır.
** Anayasamıza göre, vatandaşlar mahke¬me kararlarına karşı bir üst mahkemeye başvura¬bilir. Sonuç, ilgili mahkemeye ve vatandaşa bildi¬rilir. Böylece, uyuşmazlıklar adil bir şekilde çözü¬me kavuşturulmuş olur.
Anayasamızda belirtilen yüksek mahkemeler şunlardır:
•  Anayasa Mahkemesi
•   Yargıtay
•   Danıştay
•  Askerî Yargıtay
•  Askerî Yüksek Idare Mahkemesi
•   Uyuşmazlık Mahkemeleri.
Ayrıca insan hakları çiğnenmiş vatandaşlar bütün iç hukuk yollarını denedikten sonra, hak ihlalleri ortadan kalkmazsa Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'ne kişisel olarak başvurup haklarını arayabilirler.

KANUN:
Bir Yasa TBMM'den Nasıl Çıkar? (Kanun Nasıl Yapılır ?)

Hukuk, devletçe konulan ve toplum haya¬tını düzenleyen kurallar bütünüdür. Hukuk devle¬ti ise yönetimde hukuk kurallarının üstün tutuldu¬ğu herkese eşit haklar verilen devleti ifade eder.
Hukuk devletinde kurumlar yetkilerini hu¬kuk kurallarından alır. Bu nedenle hukuk kuralla¬rının milleti temsil eden milletvekilleri tarafından halkın yararı gözetilerek eşitlik ilkesiyle çıkarılma¬sı gerekir.
Devletin ve toplumun devamını sağlayan hukuk kuralları, herkes tarafından benimsenmesi ve geçerli olması amacıyla birçok kuruluş tarafın¬dan denetlenebilir ve düzenlenebilir.
Yasalar toplumun ihtiyaçları doğrultusun¬da hazırlanır. Ilgili komisyonlarda incelenir ve anayasaya olan uygunluğu tespit edilir. Üzerinde gerekli incelemeler yapılan yasa TBMM Genel Kuruluna sunulur. Milletvekillerinin oy çokluğu ile kabul edi¬len yasa daha sonra cumhurbaşkanının onayına sunulur. Kabul edilirse resmî gazetede yayınlana¬rak yürürlüğe girer. Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmez ise tekrar TBMM'ye gönderilir (Ve¬to yetkisi).

Cumhurbaşkanı veto yetkisine rağmen ikinci defada kanunu onaylamak zorunda kalırsa kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
Kanun yapılması


VATANDAŞLARIN DEVLETE KARŞI HAK VE ÖDEVLERI


1-Seçme ve Seçilme Hakkı: Hem hak hem de ödevdir.Kimler oy kullanamaz?
a-18 yaşından küçükler
b-Tutuklu ve hükümlüler
c-Er ve erbaşlar
d-Askeri okul öğrencileri
e-Kısıtlılar
Genel seçimler normalde 5 yılda bir yapılır.Cumhurbaşkanlığı seçimleri 7 yılda bir yapılır. Bir kere cumhurbaşkanı olan bir daha olamaz. Milletvekili olmak için 25, cumhurbaşkanı olmak için 40 yaşında olmak gerekir.
2-Kanunlara Uyma :Herkes kanunlara uymak zorundadır.
3-Vergi: Herkes kazancına göre vergi verir
4-Askerlik: Sağlıklı her Türk erkeği askerlik yapmak zorundadır.

IZCILIK:

Izcilik dünyada ilk defa 1907 yılında Britanya ordusundan emekli olan korgeneral Robert Baden-Powel tarafından kurulmuştur. Baden-Powel'in 1908 yılında yazdığı Erkek Çocuklar Için Izcilik kitabı bütün dünyada büyük bir ilgiyle karşılandı ve izciliğin temelini oluşturdu
Türkiye'deki izciliğin tarihi ise 1910 yıllarına kadar uzanmaktadır. Ilk önceleri Galatasaray Lisesi' nde Ahmet Robenson önderliğinde başlayan izcilik daha sonra Edirne Ittihat Mektebi, Manastır Öğretmen Okulu ve Istanbul Lisesi, Darrüşşafaka gibi kurumlarda Türkiye'de de hızla yayılmıştır. Dünya Savaşı yıllarında aksayan izcilik, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de katkılarıyla Cumhuriyet döneminde tekrar hız kazanmıştır.
Izci andı
Tanrıya ve Vatanıma karşı vazifelerimi yerine getireceğime, izcilik türesine uyacağıma, başkalarına her zaman yardımda bulunacağıma, kendimi bedence sağlam, fikirce uyanık ve ahlâkça dürüst tutmak için elimden geleni yapacağıma şerefim üzerine ant içerim.
Izci Türesi
* Izci, sözünün eridir. Şeref ve haysiyetini her şeyin üstünde tutar.
* Izci, yurduna, milletine, ailesine ve izci liderlerine sadıktır.
* Izci, başkalarına yardımcı ve yararlı olur.
* Izci, herkesin arkadaşı ve bütün izcilerin kardeşidir.
* Izci, herkese karşı naziktir.
* Izci, bitki ve hayvanları sever ve korur.
* Izci, büyüklerinin sözünü dinler, küçüklerini sever ve korur.
* Izci, cesurdur, her türlü şartlar altında neşeli ve güler yüzlüdür.
* Izci, tutumludur.
* Izci, fikir, söz ve hareketlerinde açık ve dürüsttür.

Milliyet, örf, din, dil ayrımı gözetmeksizin herkese açık, politik olmayan eğitimsel üniformalı bir gençlik çalışmasıdır.
Izcilik, gönüllü, uluslararası, üniformalı, çeşitli yaş gruplarındaki gençlerin zihinsel, fiziksel, ruhsal, sosyal, duygusal ve karakter gelişimine katkıda bulunan bir gençlik faaliyetidir.
Okul ile aile eğitimleri arasında kalan boşlukları doldurur.   
Izcilik, çocuk ve gençleri mevcut özellikleri ile bir bütün olarak ele alan, ruh ve beden sağlıklarını geliştiren, onların boş zamanlarını bir program çerçevesinde değerlendirilmesini sağlayan bir eğitim aracıdır. Bu özellikleri ile izcilik, öğretim olmaktan çok uygulamalı bilgi ve beceri kazandıran eğitim karakterinde bir faaliyetidir. Bu nedenle de izcilik tüm dünyada okul dışı bir faaliyet olarak değerlendirilmiş ve okul dışı izcilik organizasyonları kurulmuştur. Çocuk ve gencin karakterini geliştirmek suretiyle eğitimin oluşturduğu boşluğu doldurur.   
Izcilik, çocuk ve gencin grup içinde ve bizzat tabiatın kucağında eğitilmesiyle karakter, beceri, sağlık, mukavemet, cesaret vs. konularda daha iyi ve daha çabuk eğitilebilecekleri fikrinden doğmuştur.   
Kişinin eğitimi, bedenen ve fikren olduğu kadar ahlaken de büyük önem taşır. Bu nedenle de izcilik ahlak eğitiminde aktif bir metod olarak kabul edilir. Izcilik iyi yurttaş yetiştirmeyi amaçladığından Milli, iyi insan yetiştirmeyi amaçladığından ise evrensel bir olaydır.

KISACA IZCILIK:
Çocuk ve genci tam anlamıyla topluma yararlı, insanları seven, onlara yardım eden, doğayı ve çevreyi koruyan, vatanına yararlı, iyi bir insan olma sanatıdır.

IZCILIÄžIN TANIMI
Izcilik, gönüllü, uluslararası, üniformalı bir gençlik faaliyetidir. Çeşitli yaş gruplarındaki çocukların ve gençlerin zihinsel, bedensel, sosyal, ve ruhsal gelişmelerine katkıda bulunan, yapıcı, yaratıcı yeteneklerinin geliştirilmesi için gerekli çabaları içeren, onları ülke kalkınmasının temeli olan bilgi ve becerilerle donatmayı hedef alan, demokratik kişilik özelliklerinin ortaya çıkmasını sağlayan, ulusal ve uluslararası tüm gençliği bünyesinde toplayan bir eğitim aracıdır. Bu özellikleri ile izcilik, öğretim olmaktan çok uygulamalı bilgi ve beceri kazandıran eğitim karakterinde bir faaliyettir.
Izcilik 7 ve daha yukarı yaşlardaki çocuk ve genç insanlara karakter gelişimi, yurttaşlık eğitimi, kişisel sağlamlık veren, bilgi, beceri ve davranış açısından onları besleyen bir gençlik faaliyetidir. Kişinin eğitimi, bedenen ve fikren olduğu kadar ahlaken de büyük önem taşır. Bu nedenle de izcilik ahlak eğitiminin aktif bir metodu olarak kabul edilir. Izcilik, çocuk ve gencin grup içinde ve bizzat tabiatın kucağında eğitilmesiyle karakter, beceri, sağlık, mukavemet, secaret gibi konularda daha iyi ve daha çabuk eğitilebilecekleri fikrinden doğmuştur.
Izcilik iyi yurttaş yetiştirmeyi amaçladığından milli, iyi insan yetiştirmeyi amaçladığından ise evrensel bir olaydır. Izcilik, milliyet, ırk, din ve dil ayrımı olmaksızın herkese açık, gönüllü, politik olmayan eğitimsel bir gençlik hareketidir.

8-11 yaş grubu için küçük izci (Eski adı Yavrukurt),
12-15 yaş grubu için izci,
16-20 yaş grubu için ergin izci çalışmaları diğer ülkelerde de benzer uygulamalar yapılmaktadır.
20 yaşından sonra izci lideri olarak hizmet vermek mümkündür. Lider olarak görev almayanlar ise yukarıda değinildiği gibi izcilik ruhunu hayat boyu devam ettirirler.

7.ÜNITE:ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER
BILINMESI GEREKEN KAVRAMLAR:
1.    Genelleme
2.    Küresel sorun
3.    Ortak miras

BIRINCI DÜNYA SAVAŞI (1914-1918)

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti 19. yüzyılda topraklarını koruma ve yenilikler yaparak devletin ömrünü uzatma politikası izledi. Bu dönemde Avrupa'da meydana gelen Fransız Ihtilalı ve Sanayi Inkılabı gibi olaylar Osmanlı Devleti'ni olumsuz yönde et¬kiledi.
Fransız Ihtilalı'nın Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri
Fransız Ihtilalı ile ortaya çıkan milliyetçi¬lik akımı çok uluslu devletlerin dağılmasını hız¬landırdı.
Milliyetçilik, her milletin kendi devletini kurup, kendi kendini yönetmesidir.
Osmanlı Devleti, bünyesinde birçok etnik topluluğu barındırdığından bu akımın etkisiyle toprakları üzerinde birçok isyan çıktı.
Osmanlı Devleti'ne bağlı olan Balkan mil¬letlerinden Sırplar ve Yunanlılar isyan ettiler. Çı¬kan bu isyanlar azınlıkların bağımsızlıklarını ka¬zanmasında etkili oldu.
Ihtilalın getirdiği fikirler, Osmanlı devlet adamlarını ve aydınlarını harekete geçirdi. Önce Tanzimat Fermanı, daha sonra Meşrutiyet ilan edildi.

Sanayi Inkılâbı’nın Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri
Sanayi Inkılâbı’nın sonunda sanayileşÂ¬mesini tamamlayan Avrupalı devletlerin sömürge ve pazar arayışları arttı, bu durumun sonucunda Osmanlı Devleti toprakları üzerinde çıkar çatışÂ¬maları başladı. Avrupalı devletler 19. yüzyılda azınlık haklarını ve kapitülasyonları bahane ede¬rek Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karıştılar.
Osmanlı Devleti, Avrupa'da meydana ge¬len bu gelişmeleri yeterince takip edemediğinden dağılması hızlandı.

NOT: Osmanlı yönetimine karşı ayaklanan ilk azınlık SIRPLAR,bağımsızlığını kazanan ilk azınlık RUMLAR(Yunanlılar)dır.

XX. YY BAŞLARINDA 0SMANLI DEVLETI
Osmanlı Devleti, XX. yy'a gelindiği zaman siyasî ve askeri üstünlüğünü kaybetmiş ve ayakta kalabilmek için uluslararası denge siyaseti izlemiştir.
Avrupa'da ortaya çıkan Fransız Ihtilali, Sanayi Inkılâbı Osmanlı Devleti’ni olumsuz etkilemiştir. Fransız Ihtilali ile birlikte milliyetçilik akımları, Osmanlı Devleti’ndeki azınlıklar arasında yayılmış ve Osmanlı içerisinde birçok ayaklanma çıkmıştır.
Sanayi Inkılâbı ile Avrupa'da fabrikalar kurulmuş üretim artmış, mallar hızla ve ucuz bir şekilde piyasaya sürülmüştür. Üretilen malları satmak için pazar arayışına gidilmiş ve böylece sömürgecilik yarışı başlamıştır. Bu durumda Osmanlı Devleti hammadde ve pazar açısın¬ın önemli bir konumdaydı. Osmanlı Devleti'ne giren ucuz mallar Osmanlı ekonomisini: olumsuz etkilemiştir. Sömürgecilik, bir devletin başka milletleri, toplulukları siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak güçlenmek istemesi
Osmanlı Devleti dünyadaki ekonomik gelişmelere ayak uyduramamıştır. Kapitülas¬yonların sürekli hale gelmesinden sonra eko¬nomik olarak dışa bağımlı hale gelinmiştir.
Osmanlı Devleti askeri, ekonomik ve si¬yasi alandaki çöküşü önlemek için Tanzimat ve Islahat Fermanları yayınlanmış fakat başarı el¬de edilememiştir. Bunun yanında 1876 yılında 1. Meşrutiyet, 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilmiştir. Meşruti yönetime geçişin tam anla¬mıyla sağlanamaması, ülke içerisinde karışık¬lıklara neden olmuştur. Bu karışıklıklardan ya-rarlanan Avusturya, Bosna-Hersek'i işgal et¬miş, Bulgaristan bağımsızlığını ilân etmiş, Italya ise Trablusgarb'ı işgale başlamıştır.
 

Trablusgarb Savaşı (1911-1912)
Nedenleri:
Italya'nın hammadde ve pazar arayışı,
Osmanlı Devleti'nin güçsüz bir durumda olması,

Trablusgarb'ın önemli yeraltı kaynakları¬na sahip olması ve coğrafi olarak Italya'ya ya¬kın olması.
• Osmanlı Devleti'nin donanmasının ( Haliç’ te çürütülmesi) güç¬süz olması, Mısır'ın Ingilizlerin elinde olmasıyla Trablusgarb'a kara bağlantısının olmamasın¬dan dolayı başarısız olunmuştur. Bu sırada Bal¬kan Savaşlarının başlaması ile birlikte Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kalmıştır.
Uşi Antlaşması (1912)
Trablusgarb ve Bingazi Italyanlara bırakılmıştır.

UYARI: Böylece Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika'daki son toprağını da kaybetmiştir.
Rodos ve Oniki Ada, Balkan Savaşları bi¬tinceye kadar geçici olarak Italyanlara bıra¬kılmıştır.
Trablusgarp bölgesinde yaşayan halk ha¬life yoluyla Osmanlı Devleti'ne bağlı kalarak, kültürel bağ devam ettirilmiştir.
BALKAN SAVAŞLARI (1912-1913)
I. BALKAN SAVAŞI
Nedenleri:
o    Fransız Ihtilali ile birlikte yayılan milliyet¬çilik akımının Osmanlı Devleti'ne olumsuz etkisi.
o    Avrupa devletlerinin, Osmanlı içerisinde yaşayan azınlıkları kışkırtması
o    Ingiltere'nin, Rusya'yı Osmanlı üzerinde¬ki politikasında serbest bırakması (Panslavizm)
o    Osmanlı Devleti'nin merkezi gücünün zayıflaması
o    Osmanlı Devleti; Bulgaristan, Yunanis¬tan, Karadağ ve Sırbistan'la mücadele etmiştir.
o    Osmanlı Devleti, dört cephede yaptığı mücadelede başarısız olmuştur. Başarısız ol¬masının nedeni, ordu içerisinde karışıklıklar ol¬ması ve cephelere askeri gücün gönderilememesidir.
LONDRA ANTLAŞMASI (1913)
•   Midye-Enez hattının batısında kalan topraklar, Balkan devletlerine bırakılmıştır. (Edirne, Kırklareli...)
• Ege adalarının geleceği büyük devletlerin eline bırakılmıştır.
•  I. Balkan Savaşı devam ederken Arna¬vutluk bağımsızlığını ilan etmiştir
.
Osmanlı Devleti'nden ayrılan son Balkan Devleti Arnavutluk'tur.

Sonuçları:
• Osmanlı Devleti, Ege adalarındaki ege¬menliğini kaybetmiştir.
•   Bulgaristan büyük topraklara sahip olarak, Ege denizine kıyısı olmuştur.
• Bab-ı Ali Baskını ile Ittihat ve Terakkiciler Osmanlı yönetimini tamamen ellerine geçirmişÂ¬lerdir.
•  Balkanlarda Türkler azınlık durumuna düşmüş ve günümüze kadar sürecek olan azın¬lık sorunu ortaya çıkmıştır.
•  Bu dönemde Balkanlardan Anadolu'ya büyük göçler olmuştur. Bu göçler Anadolu'da ekonomik ve toplumsal sorunları da beraberin¬de getirmiştir.
II. BALKAN SAVASI
Nedenleri:
•    I. Balkan Savaşı sonucunda, Balkanlar¬daki otorite boşluğu.
•    Bulgaristan'ın fazla toprak almasıyla bir¬likte, diğer Balkan devletlerinin bu duruma tep¬kisi
•    Balkan topraklarının, Balkan devletleri arasında paylaşılamaması
•    Romanya'nın Bulgaristan'a saldırması ile savaş başlamıştır. I. Balkan Savaşı sonu¬cunda fazla toprak alan Bulgaristan'a karşı diğer Balkan Devletleri'nin mücadelesinde, Bul¬garistan mağlup olmuştur.
UYARI: Bu karışıklıklardan yararlanan Osmanlı devleti, kaybetmiş olduğu Edirne ve Kırklareli'ni geri almıştır.
Balkan Savaşlarının Genel Sonuçları
Osmanlı Devleti Balkan topraklarındaki hâkimiyetini kesin olarak kaybetti.
Balkanlardaki Türkler azınlık durumuna düştü ve günümüze kadar devam eden Balkan Türkleri sorunu ortaya çıktı.
Bugünkü batı sınırımız büyük ölçüde bel¬li oldu.
Balkan topraklarındaki siyasi denge bo¬zuldu.
Balkanlardaki Türk nüfusu, yapılan göçler nedeniyle azalırken Anadolu'daki Türk nüfusu arttı.

Türk ordusunda yenilik gereksinimi ortaya çıktı.
1. Dünya Savaşının  Nedenleri:

Avrupalı Devletler arasında sömürgecilik yarışı ve ekonomik rekabet.
Hammadde ve Pazar arayışı.
Almanya ve Ingiltere arasındaki ekonomik rekabet.
Milliyetçilik akımı.
Ittifak ve Itilaf devletlerinin oluşması.
Avusturya ve Rusya’nın Balkanlardaki çıkar çatışmaları.
Avusturya-Macaristan veliahdının Sırplar tarafından öldürülmesi.

Almanya ve Italya milli birliklerini geç kurmuşlardı. (1870)Bundan dolayı sömürgeciliğe de geç başlamışlardı. Sömürgeciliğe başladıklarında mevcut sömürge alanları azalmıştı.Özellikle Almanya,Ingiltere’ nin elinde bulunan sömürge topraklarına saldırmaya başladı.Oysa Ingiltere ve diğer Avrupa Devletleri sömürgelerini kaybetmek istemiyorlardı.Böylece Almanya-Ingiltere rekabeti başladı.
Almanya güçlü bir devlet olarak siyasi birliğini kurduktan sonra Fransa’nin elinde bulunan  Alsas-Loren bölgesine göz dikti.Yapılan savaşla kömür bakımından zengin olan bu bölgeyi Fransa’dan aldı.Bölgeyi Almanya’dan geri almak isteyen Fransa Almanya’ya karşı Ingiltere ile ittifak kurmaya başladı.
Böylece devletler arasında bloklaşma başladı. Balkanlarda ise milliyetçilik akımının etkileri hüküm sürüyordu.Rusya Panslavizm politikası ile Balkanlarda egemenlik kurmak istiyordu.Bu durum Balkanlarda çıkarı olan Avusturya-Macaristan imparatorluğunun işine gelmiyordu.
Devletler arasındaki çıkar çatışmaları ittifak ve itilaf gruplarının doğmasına neden oldu.

Itilaf Devletleri:

Ingiltere.Fransa,Rusya(Italya’da daha sonra bu gruba geçmiştir.)
Ittifak Devletleri:
Almanya,Avusturya-Macaristan,Italya, Osmanlı Devleti, Bulgaristan.

Savaşın Başlaması:
Avusturya-Macaristan Imparatorluğu veliahdı Saraybosna’yı ziyarete gelmişti. Burada Sırplı bir öğrenci tarafından öldürüldü.28 Haziran 1914
Avusturya-Macaristan bu suikastı bahane ederek Sırbistan’a savaş açtı. Rusya Sırbistan’ın yanında yer aldı. Fransızlar Rusya’yı destekledi. Almanya’da Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile aynı grupta olduğundan Avusturya’nın yanında savaşa katıldı.
Böylece savaş kısa zamanda Avrupa’ya ve tüm dünyaya yayıldı.
Savaşın ilk yıllarında Almanya grubu birçok cephede başarı kazandı.

Osmanlı Devletinin Savaşa Katılması:
OSMANLI DEVLETI KIMIN YANINDA

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesini istemeyen Itilaf Devletleri bu nedenle Osmanlı Devleti'ne kapitülasyonları kaldırmayı ve ekonomik alanda yardım etmeyi vaadettiler. Ancak Almanya, Osmanlı Devleti'nin kendi yanında savaşa girmesini sağlamak amacıyla Osmanlı devlet adamları ile gizli görüşmelere başladı.
Osmanlı Devleti savaşın başlamasıyla birlikte tarafsızlığını ilan etti. Trablusgarp ve Bal¬kan Savaşlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti yeni bir savaşa hazır değildi.
Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesinin Sebepleri
1.  Kaybettiği yerleri geri almak istemesi,
2.  Kapitülasyonları kaldırmak istemesi,
3.  Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi,
4.  Ingiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne karşı düşmanca politikalar izlemesidir.
5- Pantürkizm politikası
Almanya'nın Osmanlı Devleti'ni kendi ya¬nında savaşa katmak istemesinde;
1.  Savaşı daha geniş alanlara yayarak sa¬vaş yükünü hafifletmek istemesi,
2.  Osmanlı Devleti'nin jeopolitik konumun¬dan yararlanmak istemesi,
3.  Osmanlı halifesinin dinî gücünden yarar¬lanmak istemesi,
4.  Rusya'ya, Boğazlar yoluyla yardımda bu¬lunulmasını engellemek istemesi etkili oldu..
Osmanlı Devleti Balkan savaşlarından yeni çıktığı için perişan ve yoksuldu.Bundan dolayı I.Dünya Savaşı çıktığında tarafsızlığını ilan etti.Anlaşma Devletleri de(Ingiltere grubu)kendi çıkarları açısından bu fikri destekliyordu.
Almanlar Osmanlı Imparatorluğunun kendi saflarında savaşa girmesini istiyordu.Çünkü Osmanlı Devletinin yeni cepheler açmasıyla Almanya’nın üzerindeki savaş yükü azalacaktı.Çünkü Osmanlı Devletinin yönetimi Ittihat ve Terakki Partisinin elindeydi.Bu partinin en güçlü ismi de Enver Paşa’ydı.Enver Paşa aşırı Alman hayranıydı.Aynı zamanda Osmanlı Devleti daha önce kaybettiği toprakları Almanya’nın yanında savaşa girer-se tekrar geri alabilirdi(Savaşı Almanya’nın kazanacağı tahmin ediliyordu.)
Bu nedenlerden Alman heyeti ile Enver Paşa arasında gizli bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında savaşa katılacaktı.
Akdeniz’de bulunan iki Alman gemisi(Goben-Breslaw) Ingiliz donanmasının önünden kaçarak Istanbul’a geldiler ve Osmanlı Devletine sığındılar.Osmanlı  Devleti bu iki gemiyi satın aldığını söyledi.Daha sonra bu iki geminin isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi.
Bu gemiler Enver Paşanın talimatıyla Karadeniz’e  açılarak Rus limanlarını topa tuttu.Böylece Osmanlı Devleti de I.Dünya Savaşına katılmış oldu. (3Ekim1914)

OSMANLI DEVLETININ I.DÜNYA SAVAŞINDA SAVAŞTIÄžI CEPHELER:

I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti Kafkas, Kanal, Çanakkale, Filistin, Suriye, Irak, Yemen cephelerinde Itilaf Devletlerine karşı savaştı. Romanya, Galiçya, Makedonya Cephelerinde müttefiklere yardım amacıyla savaştı.

Kafkasya Cephesi(Aralık 1914)

Enver Paşa tarafından Rusya'ya karşı açıldı.
Kafkasları ele geçirerek Orta Asya Türk¬leri ile bağlantı kurmak,
Hazar Denizi'nin doğusundan hareket ederek Ingiltere denetimindeki Hindistan'a saldır¬mak,
Kafkasya'daki petrol yataklarının kontro¬lünü ele geçirmek istenmesidir.
Enver Paşa yönetimindeki Türk ordusu Kafkasya'dan Rusya üzerine taarruza başladı. Ancak şiddetli kış şartları sebebiyle pek çok Türk askeri şehit oldu. Bu durumu değerlendiren Rus¬lar Erzurum, Muş, Bitlis ve Erzincan'ı ele geçirdi. Daha sonra Kafkas Cephesi'ne atanan Mustafa Kemal, Ruslara karşı başarı kazanarak Muş ve Bitlis'i işgalden kurtardı (1 Nisan 1916).
Rusya 3 Mart 1918 tarihinde Brest  Litowsk Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çe¬kildi. Antlaşma sonucunda Rusya, Kars, Arda¬han ve Batum'u Osmanlı Devleti'ne bıraktı.

Çanakkale Cephesi(1915) :

Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşına girince Itilaf Devletlerinin bütün dikkatleri boğazlar üzerine yöneldi. Ingiltere ve Fransa müttefikleri olan Rusya’ya gerekli askeri yardımı sağlamak için boğazlara hâkim olmak istiyordu.(Baltık Denizini Alman denizaltıları kapatmıştı. Rusya’ya yardım edilebilecek tek yol boğazlar kalmıştı)Aynı zamanda boğazların ele geçirilmesiyle Istanbul işgal edilecek, Osmanlı Devleti de savaş dışı kalacaktı.
Itilaf Devletleri bu amaçlarla Çanakkale Cephesini açtılar.
Ingiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazına yığınak yaptılar.18 Mart 1915’te teknik bakımdan üstün olan Müttefik Devletleri Boğazı geçmek amacıyla hareket ettiler.Fakat Türk Ordusunun olağanüstü savunmasıyla karşılaştılar ve pek çok kayıplar vererek geri çekildiler
Bunun üzerine Itilaf Devletleri karadan Istanbul’a ulaşmak üzere Gelibolu’ya asker çıkardılar.Ingiliz ve Fransız sömürgelerinden de birçok asker getirdiler.Tarihin en kanlı kara savaşları burada meydana geldi.Türk askeri Conkbayırı, Anafartalar, Arıburnu  bölgelerinde Mustafa Kemal’in önderliğinde başarılı savunma savaşları yaparak tarihe “Çanakkale Geçilmez”diye yazdırdı.
Çanakkale Savaşının Sonuçları:
Çanakkale Cephesinde yenilgiye uğrayan Itilaf Devletleri dünyada prestij kaybettiler.
I.Dünya Savaşının uzamasına neden oldu.

Itilaf Devletlerinin yardımı Rusya’ya ulaş-madığı için Rus ekonomisi iyice bozuldu. Rusya’da çarlık rejimi yıkılarak yerine Bolşevik rejim kuruldu ve Ruslar I.Dünya Savaşından çekildi.
Bulgaristan Almanya’nın(Ittifak Dev.)yanında savaşa katıldı.
Çanakkale Savaşları milli mücadele ruhunun başlangıcı oldu.
Mustafa Kemal’in milli mücadelede önder olmasında Çanakkale Savaşlarının büyük rolü vardır.

Kanal Cephesi: Almanların isteği üzerine açılmıştır. Cephenin açılma amacı, Ingilizlerin Uzakdoğu sömürgeleriyle bağlantısını kesmek ve Mısır’da Osmanlı hâkimiyetini yeniden kurmaktır.
Ancak istenilen gerçekleşmedi. Ingilizlere karşı bazı başarılar elde edildi, Bu kalıcı olmadı. Ingilizler Sina Yarımadasını ele geçirip Suriye’ye kadar geldiler.

Suriye-Filistin Cephesi: Kanal cephesinde Ingilizlere yenilen birliklerimiz Filistin’e sonrada Suriye’ye kadar geri çekildiler. Yıldırım orduları burada başarılı savunma savaşları yaptılar Zamanla kuzeye doğru çekilen Türk birlikleri Halep önlerinde Ingilizleri durdurdular.
Irak Cephesi : Ingilizler zengin Irak petrollerini ele geçirmek amacıyla açtılar.

Hicaz ve Yemen Cephesi: Ingilizler Arap Yarımadasını işgal etmek için Yemen’e asker çıkardılar.Ayrıca Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e çok miktarda para yardımı yaptılar.Türk ordusu Ingiliz ve Araplara karşı mücadele ettiyse de başarılı olamadı. Ingilizler Yemen’i alarak Hicaz’a tamamen hakim oldular.

Galiçya, Romanya ve Makedonya Cephesi: Osmanlı Devleti bu cephelerde Ortaklarına (Bulgaristan,Avusturya-Macaristan)yardım etmek amacıyla savaştı.
Savaşın Sona Ermesi:1917 yılında Rusya’nın savaştan çekilmesi üzerine Ittifak Devletleri Itilaf Devletlerine karşı üstünlük kurmuşlardı.
Ancak bu durum uzun sürmedi. Amerika Birleşik Devletleri Itilaf Devletlerinin yanında savaşa girdi. Amerikan birlikleri o zamana kadar hiç savaşa katılmamıştı. Almanya güçlü, dinamik olan Amerikan orduları karşısında tutunamadı. Ingiliz, Fransız ve ABD birliklerinden oluşan güçlü müttefik kuvvetleri     Batı Cephesinde Almanya’yı çökerttiler. Diğer cephelerde de başarısızlıklar artmaya başlamıştı. Böylece savaşın sonunda Ittifak Devletleri savaşı kaybettiklerini belirterek (yenilerek) yenen devletlerle ateşkes anlaşmasını imzaladılar.

Itilaf devletleri ittifak devletleri olan Almanya ile (Versay) Avusturya ile(Sen Jermen),Bulgaristan la(Nöyi),Macaristan’la(Tirayanon) Osmanlı Devleti ile de Sevr Barış Anlaşmalarını imzaladılar.

I.Dünya Savaşının Sonuçları
Bazı Imparatorluklar yıkılarak yerine yeni devletler kuruldu.(Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan, Türkiye)
Yeni rejimler ortaya çıktı.(Cumhuriyet, Komünizm, Faşizm, Nazizm.)
Devletlerarasındaki dengeler bozuldu.
Milyonlarca insan öldü. Birçok şehirler yakılıp yıkıldı.
Sürekli barış sağlamak ve anlaşmazlıkları çözmek için Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti)kuruldu.
Sorunların çözümü sağlanamadığı için II. Dünya Savaşının çıkmasına neden oldu.
Sömürgecilik, mandacılık haline dönüştü.

Wilson Ilkeleri (8 Ocak 1918)
Bu ilkelerin yayınlanma amacı, dünya ba¬rışını sağlamak, ülkeler arası mücadelelere son vermektir. Wilson ilkelerine göre;
• Bütün milletler, kendi geleceğine kendisi karar verecektir.
• I. Dünya Savaşı'nda yenen devletler, yeni¬lenlerden savaş ve toprak tazminatı almaya¬caktır.
• Dünya barışını tehdit eden silahlanmaya son verilecektir.
• Devletlerarası barışı sağlamak için Mil¬letler Cemiyeti kurulacaktır.
Wilson ilkeleri görünürde dünya barışını sağlamaya yöneliktir. Fakat sömürgeci dev¬letler bu ilkeleri kendi lehlerine çevirmişlerdir. Bunun yanında Wilson ilkelerine uymayarak, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmişÂ¬ler ve dünya barışını tehlikeye sokmuşlardır.

Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919)

• I. Dünya Savaşı sonucunda, yenilen dev¬letlerin durumlarını görüşmek ve yapılacak olan barış antlaşmalarının esaslarını tespit için kon¬ferans düzenlenmiştir.
• Bu konferansta barış görüşmelerinin ya¬pılması beklenirken, Osmanlı Devleti'nin top¬rakları paylaşılmış, Batı Anadolu toprakları, Yunanistan'a bırakılmıştır.  ( Sahte nüfus belgelerine dayanarak)
UYARI! Batı Anadolu'nun Italya yerine Yunanis¬tan'a bırakılmasının nedeni, güçlü bir Ital¬ya'nın Akdeniz'de varlığının Ingiltere'nin sö¬mürge yollarını tehdit edebileceği düşünce¬sidir. Güçlü bir Italya yerine, güçsüz olan Yu¬nanistan tercih edilmiştir.

UYARI! Avrupa devletleri, kendi çıkarları doğrultu¬sunda hareket etmişlerdir. Batı Anadolu'nun Yunanistan'a bırakılması Yunanistan'ın Iz¬mir'i işgaline zemin hazırlamıştır.
GELDIKLERI GIBI GIDERLER
MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI
Almanya’nın I.Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğ-ramasıyla ittifak Devletleri savaşı kaybetti.
Osmanlı Devletini temsilen  Bahriye Nazırı Rauf Orbay ateşkes şartlarını görüşmek üzere Limni adasının Mondros Limanına gitti. Itilaf Devletleri daha önceden Osmanlı Devletinin topraklarını gizli anlaşmalarla paylaşmışlardı. Osmanlı Devleti heyeti bu plana itiraz etti ise de sonuçta bir şey değişmedi. Bunun sonucunda Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı.(30 Ekim 1918)Buna göre;
1-Çanakkale ve Istanbul Boğazı Itilaf Devletlerinin denetimine geçecek.
2-Osmanlı ordusu terhis edilecek, donanmasına ve silahlarına el konacak.(Osmanlı’yı savunmasız bırakmak için)
3-Toros tünelleri Itilaf Devletlerinin denetimine verilecek.
4-Bütün haberleşme ve ulaşım araç ve gereçleri Itilaf Devletlerine bırakılacak.
5-Itilaf Devletleri bütün Osmanlı liman ve tersaneleri ile demiryollarından yararlanacak.
6-Doğuda yani vilayeti sitte’de(altı ilde) (Sivas,
Erzurum,Van,Bitlis,Elazığ,Diyarbakır)karışıklık çıkarsa Itilaf  Devletleri buraları işgal edecek(24.Madde)
7-Itilaf Devletleri kendi güvenliklerini tehdit eden bir durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekler. (7.madde)

Itilaf Devletleri bu maddeye dayanarak Anadolu’yu işgal ettiler.(7.madde)

Anlaşmanın Önemi: Bu anlaşma ateşkes anlaşmasından ziyade Osmanlı Devletinin teslimini ve işgalini ortaya koymaktadır.
24.Madde ile doğuda Vilayeti Sitte de bir Ermeni Devleti kurulması düşünülmüştür.
Anlaşmanın en önemli maddesi 7.madde idi.Itilaf Devletleri bu maddeyle(Anadolu’nun  işgaline ortam)hazırladı.
Fransızlar; Mersin. Adana çevresi,
Italyanlar; Muğla, Antalya ve Konya çevresi.
Yunanlılar;(Paris Barış Konferansındaki deği-şiklikle)Izmir ve çevresi.
Ingilizler;Musul,boğazların kontrolü, Samsun, Merzifon.Batum’a asker çıkardılar.

MILLETLER CEMIYETI’NE GIRIŞ

I.Dünya Savaşı sonrasında böyle bir savaşın bir daha çıkmaması için kuruldu. Türkiye Milletler Cemiyeti’nin daveti ile üye oldu. Fakat I.Dünya Savaşı sonrasında yapılan anlaşmaların ağır olması yeni bir savaşı önleyemedi.
Birleşmiş Milletler
Birleşmiş Milletler 1945 yılında kurulmuşÂ¬tur. ABD, Ingiltere, Sovyetler Birliği ve Çin'in ön¬cülüğünde kurulan bu örgüt, dünya barışı ve güvenliğini sağlamak için çalışmalar yapmıştır.
Birleşmiş Milletlerin amaçları arasında;
• Uluslararası ilişkileri pekiştirmek,
• Ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal sorunlar konusunda uluslararası işbirliği sağlamak.
•  Uluslararası insan haklarının korunma¬sında uzlaşmacı bir tavır sergilemektedir.
Birleşmiş Milletler, dünya barışını ve gü¬venliğini sağlamak amacıyla kurulmasına rağ¬men, kuruluşundan günümüze kadarki dönem¬de ortaya çıkan savaşlar ve savaşın olumsuz sonuçları karşısında yeterliliği tartışılmaktadır.
1970-1989 yılları arasında Bulgaristan'ın kendi ülkesinde 1,5 milyon Türk ve diğer farklı ırktan topluluklara karşı yapmış olduğu asimi¬lasyon hareketi ve zorunlu göç ettirmelerine kar¬şı Birleşmiş Milletler tarafından gerekli önlemler alınmamıştır. Bunun yanında ABD ve müttefik¬leri olan güçlerin Irak'ta, bir milyon beş yüz sivil insanı öldürmesine, Rumların 1974 yılında Türklere karşı yaptıkları katliamlara Birleşmiş Milletler yetersiz kalmıştır.    doğan, büyümekte olan gençlerin sorunlarına da çözüm aramaktadır.

KÜRESEL ISINMA

Küresel Isınma Nedir?
Insan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Iklim sisteminde vazgeçilmez bir yere sahip olan sera gazları, güneş ve yer radyasyonunu tutarak, atmosferin ısınmasında başlıca etkendirler. Sera gazlarının bulunmaması durumunda yeryüzünün sıcaklığının bugüne göre 30oC daha soğuk olacağı hesaplanmıştır. Son yıllarda atmosferde çeşitli insan aktivitelerinden kaynaklanan nedenlerle karbondioksit, metan, ozon ve di azot monoksit gibi gazlardan oluşan sera gazları, yeryüzü sıcaklığında belirgin artmalara sebep oluyor. Sera etkisinin artması, troposferin ısınmasında, stratosferin de soğumasında en önemli etken olarak gösteriliyor.
Ne yapmalıyız?
1 Mısır yakıtı kullanın
ÇÜNKÜ dünyadaki otomobillerin yarısı, petrol yerine mısırdan üretilen etanol yakıtını kullanırsa küresel ısınmaya yol açan gazları atmosfere salınımı yüzde 7 düşer

2 Evinizi izole edin
ÇÜNKÜ küresel ısınmaya yol açan gazların yüzde 16’sından konutların enerji tüketimi sorumlu. Evlerin izole edilmesi ısınma enerjisini yüzde 40 azaltır.

3 Ampulleri değiştirin
ÇÜNKÜ sadece 7 watt harcayan çevre dostu ampüller 40 watt’lık standart bir ampül kadar ışık yayabiliyor.

4 Sokakta LED ampül
ÇÜNKÜ cadde aydınlatmalarının 18 ayda bir yenilenmesi gerekiyor. Yüzde 40 daha az elektrik harcayan LED ampüller, 2 kat daha pahalı ama 5 yıl kullanılıyor.

5 Jiplere ağır vergi
ÇÜNKÜ 1.8 litre motor hacmine sahip bir sedan otomobil kilometrede 170 gram karbon gazının atmosfere salınmasına yol açıyor. Ciplerde bu oran 2 kat fazla.

6 Organik kıyafet giyin
ÇÜNKÜ içinde tamamen doğal ortamda yetişmiş pamuktan yapılan yüzde 100 organik kıyafetler üretilirken yüzde 60 oranında daha az enerji harcanıyor.

7 Yolculuğu paylaşın
ÇÜNKÜ araştırmalar otomobil kullananların yüzde 38’inin yalnız seyahat ettiğini gösteriyor. Işe gidip gelirken otomobille topluca seyahat edin.

8 Jeotermal ısıtma
ÇÜNKÜ 13 dereceye kadar ısıtılan suyun merkezi bir sistemden binaya dağıtırak, doğalgazlı ısıtmaya destek sağlanabilir ve enerji tüketimi düşürülebilir.

9 Hybrid otomobil
ÇÜNKÜ elektrik ve benzin olmak üzere iki motora sahip olan hybrid otomobiller, yüzde 20’ye varan yakıt tasarrufu sağlıyor.

10 Ekolojik makyaj
ÇÜNKÜ içerdiği kimyasal maddelerden dolayı kozmetik ürünlerin bir çoğu çevreye zarar veriyor. Bitki özlerinden yapılan organik makyaj ürünleri moda oldu.

11 Kırmızı et yemeyin
ÇÜNKÜ kırmızı et yemeyi azaltarak ısınmaya yol açan sera gazlarının oranı yüzde 4 azaltılabilir. Dünyada 1.7 milyar inek, 1.5 milyar koyun var.

12 Plastik kullanmayın
ÇÜNKÜ plastik doğadan 1000 yılda temizleniyor. Yılda 500 milyar poşet kullanılıyor. Sadece yüzde 3’ü kağıttan...

13 Geridönüşümlü kağıt
ÇÜNKÜ geri dönüşümlü kağıdın üretimi yüzde 60 enerji tasarrufu sağlıyor.

Yılda 900 milyon ağaç kağıt üretimi için kesiliyor.

14 Toplu taşıma kullanın
ÇÜNKÜ sera gazlarının yüzde 14’ü araçlar yüzünden atmosfere salınıyor. Otobüse binerek bu oran yarıya yarıya azaltılır.

15 Bekleme modu
ÇÜNKÜ araştırmalar evlerde harcanan elektriğin yüzde 75’ini bekleme modunda tutulan televizyon ve bilgisayar gibi elektronik cihazların harcadığını ortaya koyuyor.

16 Inik lastiklere dikkat
ÇÜNKÜ havası inik lastiklerle seyahat etmek benzin tüketimini yüzde 10 oranında artırır.

17 Küçük evde oturun
ÇÜNKÜ 200 metrekarelik bir evi ısıtmak için, 100 metrekarelik bir evden 2.5 kat daha fazla enerji harcanması gerekiyor.

18 Eski kıyafeti verin
ÇÜNKÜ eski kıyafetlerin eritilip yeniden kumaş haline getirilmesiyle yüzde 76 enerji tasarrufu sağlanabiliyor.

19 Gökdelene izin verin
ÇÜNKÜ cam dış cepheye sahip olan gökdelenlerin ışıklandırma ve ısıtma giderleri, beton bir binaya göre daha az.

20 Kravat takmayın
ÇÜNKÜ kravat takmayarak sıcaklamazsınız. Erkek çalışanların tümü kravat takmazsa, klimalar daha az çalışır ve daha az enerji harcanır.

21 Pamukluları atmayın
ÇÜNKÜ pamuklu kıyafetler, sentetik madde içermediği için geri dönüşüm yapılamıyor. Ne kadar giyilirse o kadar kardır.
22 Ofis değil evde çalışın
ÇÜNKÜ imkanı olanlar ev-ofislerde çalıştığında ulaşım nedeniyle ortaya çıkan sera gazlarının azalması bekleniyor.

23 Karbon gazı denize
ÇÜNKÜ atmosfere her yıl salınan 7.3 milyar ton karbon gazının yüzde 10’u okyanus tabanında depolanabilir.

24 Yazın pencere açın
ÇÜNKÜ klima yerine bir pencere açarsanız yıllık 22.7 ton olan kişibaşı karbon gazı salınımınızı 1.8 ton azaltırsınız.

25 Bahçenize bambu
ÇÜNKÜ sadece çapı geniş dallara sahip olan bitkiler, saldıklarından daha çok karbon gazını emebiliyor.
-IKLIM DEÄžIŞIKLIÄžININ AVRUPA'DA BEKLENEN ETKILERI-
-Nehir yatağı havzalarının, şiddetli ve tehlikeli akıntılara sahip kısımları yüzde 19'dan, 2070 yılında yüzde 34-36'ya çıkacak.

-Batı Avrupa'da muhtemelen milyonlarca insan, sulak alanlarla iç içe yoksunluk içerisinde yaşayacak.

-Küresel sıcaklık ortalamalarının hızla yükseleceği bir senaryonun gerçekleşmesi halinde 2080'lerde yılda fazladan 2,5 milyon kişi daha kıyı şeritlerindeki sellerden etkilenecek.

-Çeşitli senaryolara göre 2070'lerde akarsu potansiyelleri Avrupa'nın Akdeniz kısmında yüzde 20-50 arasında düşerken, Kuzey ve Doğu Avrupa kısımlarında yüzde 15-30 arasında artacak.      

-Alp buzullarının küçük olanları ortadan kalkacak, büyükleri 2050 itibariyle yüzde 30-70 arasında eriyecek.

-Akdeniz'e yönelik turizm yazın düşerken, ilkbahar ve sonbaharda artacak.

-KUTUPLAR VE BAZI DIÄžER BÖLGELER-

-Kuzey kutbundaki deniz buzulları 2100'e kadar yüzde 22-33 arasında azalacak, Antarktika'da ise tamamen ortadan kalkabilecek.   Deniz dışı alanlardaki buzullarda önemli incelme olacak ve bu, yeryüzündeki deniz seviyesini yükseltecek.      

-2100 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselmenin 18-59 santimetre arasında olabileceği tahmin ediliyor.

-Şu anda 500 bin kilometre kare olan Himalaya buzul alanı, 2030'da 100 bin kilometre kareye kadar gerileyebilecek.  

-Asya' da birçok ülkede açlık sorunu olacak.      

-Asya' da 2020 yılında su sıkıntısı çeken kişi sayısı 1,2 milyar kişiye kadar yükselebilecek.      

-Ada devletlerde genellikle kıyılara inşa edilen uluslararası havaalanları ve yollar su altında kalabilecek.

DÜNYA HEPIMIZIN

Dünya Sağlık Örgütü|WHO)
• 1946yılında kurulan bu örgüt, verem, çiçek, AIDS, hepatit gibi salgın hastalıklarla
mücadele etmektedir.
• 1947 yılında Türkiye bu kuruluşa katılmıştır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO)
• Dünyadaki doğal kaynakların azalması, tarımsal üretimin düşmesi, küresel ısınmayla birlikte gelen kuraklıklar bu örgütün kuruluşun¬da etkili olmuştur.
• Dünyadaki en önemli sorun olan açlığa karşı önemli tedbirler almaktadırlar. Günümüz¬deki yoksul ülkelere besin yardımı yapmakta ve bu yardımları teşvik etmektedirler

ÇEVRE KIRLILIÄžI

Insanın doğaya hakim olma sürecinde ha¬va, su ve toprak kirliliği önemli derecede art¬mıştır.
Toprak kirliliğine neden olan bilinçsizce gübreleme ilaçlama ve sanayi kuruluşlarının atıkları topraktaki canlı ve bitkilere zarar ver¬mektedir.
Bilinçsiz bir şekilde ormanların kesilmesi erozyon ve toprak kayıplarına neden olmakta¬dır. Bu durum suların kirlenmesine ve tarım topraklarının azalmasına neden olmaktadır.
Hava kirliliğine neden olan sanayinin gelişmesi ile birlikte fabrikaların açılması, bu fabrikalardan çıkan kimyasal zararlı gazlar, otomobillerden çıkan gazlar insan sağlığını tehdit etmektedir. Hava kirliliği solunum sistemi hastalıkları ve akciğer kanserine yol açmakta¬dır.
Su kirliliğine neden olan sanayi atıkları, zehirli madde atıkları suda yaşayan canlılara zarar vermektedir. Türkiye'de bulunan Marma¬ra denizi, Haliç ve Izmir Körfezi'nde su kirliliği görülmektedir. Bu kirliliğin nedeni, insanların bilinçsizce bu suları kirletmeleridir.

Çevre Kirliliğine Karşı Alınması Gereken Önlemler

Zararlı yakıt kullanımı yerine jeotermal ve güneş enerjisi tercih edilmelidir.
Yeşil alanların tahrip edilmesi önlenmeli, ağaçlandırma çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Sanayi tesislerinin, verimsiz topraklar üzerine kurulması ve zararlı atıkları arıttıktan sonra doğaya bırakılmalıdır.
Gübreleme ve ilaçlama konusunda in¬sanlar bilinçlendirilmelidir.
Sanayide dönüşümü olan cam, karton gibi maddeler kullanılmalıdır.
GREENPEACE
Greenpeace küresel çevre sorunlarına dikkat çekmek, yeşil ve barış dolu bir gelecek için çözümler bulunmasını zorlamak amacıyla şiddet içermeyen farklı eylemlere başvuran ve kampan¬yalar yürüten bağımsız bir örgüttür.
Greenpeace hükümetlerden, şirketlerden veya siyasi partilerden maddi destek aramamak¬ta veya kabul etmemektedir.
Greenpeace bu amaçla;
Okyanuslar ve yaşlı ormanların korunması,
Iklim değişikliğini durdurabilmek için fosil yakıtların kademeli olarak sonlandırılması ve ye¬nilenebilir enerjilerin teşvik edilmesi,
Nükleer silahlanma ve nükleer kirliliğe son verilmesi,
Zehirli kimyasal maddelerin ortadan kal¬dırılması,
Genleri ile oynanmış organizmaların do¬ğaya bırakılmasının önlenmesi çalışmalarını yü¬rütmektedir.


TERÖR VE SAVAŞ
Terör; baskı, şiddet ve korku yoluyla siya¬si, sosyal ekonomik, hukuki düzeni bozmaya yönelik eyleme denir. Terör uluslararası barışı tehdit eden önemli bir unsurdur. Terörün temel amaçları içerisinde, mevcut devlet yönetimini yıpratmak ve devlet otoritesini zayıflatmak var¬dır.
Uluslararası çıkar çatışmaları, gruplaşÂ¬malar, hammadde ve pazar arayışı, ekonomik ve siyasi mücadeleler 20. yy'ın başından itiba¬ren başlayan I. Dünya Savaşı'nın nedenleridir. Bu savaşta milyonlarca insan hayatını kaybet¬miştir. Okullar, evler, hastaneler köprüler yıkıl¬mış, açlık, yokluk ve salgın hastalıklar baş gös¬termiştir.
20. yy’in ortalarına gelindiği zaman II. Dün¬ya Savaşı çıkmış yine milyonlarca insan haya¬tını kaybetmiştir.
Görülüyor ki savaş, insan hayatını önem¬semeyen, dünya barışını bozan, açlık ve yok¬sulluk getiren bir olaydır. Dünyada görülen bu uluslararası sorunları, barışçı yollarla çözmek, bu savaşların kötü sonuçlarına çözüm getir¬mek için uluslararası örgütler kurulmaya başla¬mıştır.

TÜRKIYE'YE YÖNELIK IÇ VE DIŞ TEHDIT
a. Anarşi ve Terör Kavramı:

Anarşi: Devlet denetiminin kalmaması durumu
Anarşist: Devletin siyasi ve idari kurumlarını çökertmeye kalkışan kişilere denir.
Terör: Yıldırma - korkutma demektir.

Terörist: Terör eylemlerine girişen kimselere denir.
Terörizm: Siyasi bir amaca ulaşmak için yasa dışı yollarla şiddet kullanılmasıdır.
Uluslar arası örgütlerin herhangi bir ülkeyi yıpratmak ve etkilemek için yaptıkları eylemlere uluslar arası terörizm adı verilir.

Terörün Yayılma Sebepleri:

1. Bilgi ve anlayış azlığı
2. Kamuoyunun terör konusunda eğitimsizliği
3. Bazı kişi ve kuruluşların bilerek veya bilmeyerek terörizme katkısı
4. Doğal afetlerde ortaya çıkan söylentiler.
5. Terörü destekleyen devletlerin mevcudiyeti
6. Bazı silah üreticilerin örgütlere silah satması
7. Ülkeler arası işbirliğinin sağlanamaması
8. Halkın yeteri kadar duyarlı olmaması.

Terörle Mücadelede Kişilere Düşen Görevler:
1. Milli hedefler doğrultusunda bilinçli olmak.
2. Eğitim ve öğretimi , milli birlik ve beraberliği sağlayıcı ve güçlendirici tarzda sürdürmek.
3. Yıkıcı ve bölücü faaliyetlere karşı bilinçli olmak.
4. Yıkıcı ve bölücü faaliyetleri etkisiz kılacak düşünce yapısına sahip olmak.
5. Terörizme karşı duyarlı olmak.
6. Türkiye Cumhuriyetine Türk toplumuna ,Türk milli değer ve kültürüne bağlı olmak.
7. Cumhuriyet yönetimine inançla bağlı olmak.
8. Türk olmakla gurur duymak.
9. Vatan ve bayrak sevgisiyle dolu olmak.

Güncel Tehdit:
Tehdit, korkutma gözdağı vermedir. Bir devlete tehdit içten de dıştan da gelebilir ve devletin düzenini yıkmayı amaçlar.
Iç tehdit unsurları; irtica, anarşi, terör, uyuşturucu madde kaçakçılığı ve ticaretidir. Bu unsurlar, ülkemizi bölmeyi ve yıkmayı amaçlamaktadır.
Ülkemize yönelik dış tehditler çok çeşitlidir. Bunlar;
Uyuşturucu madde ve silâh kaçakçılığı, uluslararası terörizm, Ermeni terörizmi, bati ülkelerinin ülkemiz üzerindeki emelleri ve casusluktur.

a) Ülkemizdeki Iç Tehdit Unsurlarının Başlıca Hedefleri Şunlardır:
1. Hedef ülkede anarşi ve terör ortamı meydana getirmek.
2. Devlet otoritesini sarsmak
3. Toplumu yönetilemez hale getirmek
4. Devletin ülkesiyle ve milletiyle olan bütünlüğünü parçalamak.
5. Çağdaş anlayışı yıkmak.
6. Ülkede rejimi değiştirerek kendi görüşlerinin etkin olduğu bir düzen kurmak.
b) Dış Tehdit Unsurlarının Hedefleri:
Dış tehdit unsurları da iç tehdit unsurları gibi laik,çağdaş,özgürlükçü ve demokratik Türkiye Cumhuriyetini parçalamak, yok etmek amacındadır.
c)Türkiye’nin Jeopolitik Öneminden Dolayı Yabancı Ülkelerin Ülkemiz Üzerindeki Emelleri:
Jeopolitik konum;bir ülkenin bölge veya dünya siyasetindeki konumu demektir.
Ülkemizin Dünya üzerindeki yeri çok önemlidir. Üç tarafı denizlerle çevrilidir. Avrupa’yı Asya’ya bağlayan boğazlara sahiptir. Ayrıca üç kıt’anın birbirine en yakın olduğu yerdedir. Ortadoğu,Kafkas ve Balkan ülkeleriyle komşudur. Bütün bunlar düşmanlarımızın sayısını artırmaktadır. Ülkemizin gelişmemesi ve uygar ülkeler seviyesinin üstüne çıkmaması için bazı ülkeler ülkemizde terör ve kargaşa ortamı olması için çaba sarf ederler. Ancak Türk milleti, Atatürk’ün gösterdiği bilim ve teknoloji yolunda ilerlemektedir. Gelecek her türlü saldırıya ülkemiz kendisini hazırlamıştır.
d. Kaçakçılık:
Yasal olmayan yollardan büyük kazançlar elde etmek amacıyla uyuşturucu madde, silah,tarihi eser ve altın gibi maddelerin alınıp satılmasına kaçakçılık denir.
Ülkemizde Jandarma Genel Komutanlığı,Emniyet Genel Müdürlüğü,Gümrük Genel Müdürlüğü gibi resmi kuruluşlar kaçakçılıkla mücadele etmektedirler.

ORTAK MIRAS-NEDEN YAŞATMALIYIZ?
Miras, nesilden nesile gelecek kuşaklara aktarılan maddi ve manevi her şeydir.
Düşünce, sanat ve edebiyat ürünü, doğal zenginlikler, tarihi eserler ve bilim insanlığın ortak mirası olarak değerlendirilir. Bilimsel, sanatsal ve teknolojik ürünler sadece ortaya çıktığı toplumun değil, bütün insanlığın malıdır. Bir toplumda ortaya çıkan ürünler, kültürler arası etkileşim yoluyla bütün toplumlara yayılır. Bu nedenle ürünler insanlığın ortak mirası ola¬rak değerlendirilir.
Insanlığın ortak miraslarından bazısını ele alalım.
a) Insanlığın Sanat Mirası
Insanların; doğayı, düşünce ve duyguları kendinden bir şeyler katarak ortaya koymuş olduğu özgün ürünlere sanat denir. Roman, öy¬kü, tiyatro, mimari, müzik vb. sanat dalları var¬dır.
Sanat anlayışı Ilk Çağdan günümüze ka¬dar gelişme göstermiş ve gelişmeye devam et¬mektedir. Ilk olarak insanlar mağara duvarları¬na resimler çizerek sanat eserleri ortaya koy¬muşlardır. Hindistan, Anadolu, Mezopotamya ve Çin Uygarlıkları dönemindeki sanatsal faali¬yetler diğer kültürleri de etkilemiştir.
Türkiye'de, çevremize baktığımız zaman Anadolu Selçuklu devleti ve Osmanlı devleti döneminden kalan mimari eserleri görmekte¬yiz. Bu yapılar, bizlere kalmış olan miraslardır. Bizlere düşen görev bu eserleri korumaktır.

b) Insanlığın Düşünce Mirası
Insanlar, doğaya hakim olmak için müca¬dele ederken çevresindeki olayları iyi gözlem¬leyerek, olaylar arasında ilişki kurmuştur. Bu gözlemlerden etkilenerek düşünce hayatı ge¬lişmeye başlamıştır.
Ilk Çağ, Orta Çağ ve Yeni Çağ'daki yetişen bilim adamları düşünce hayatının gelişiminde önemli rol oynamışlardır.
Ilk Çağ'da; Tales, Sokrat, Konfüçyüs, Buda, Heraklit ve Aristo gibi bilim adamları yetişmiştir.
Birunu, Ibn-i Sina, Ibn-i Rüşd, Harezmi, Imam Gazali ise Islam bilim adamlarıdır.
15. ve 16. yy'da Avrupa'da görülen Röne¬sans ve Reform hareketleri, Avrupa'nın düşün¬ce yapısını değiştirmiştir. Aydınlanma Çağı ile insanlar pozitif bilimlere yönelmiş ve skolastik düşünce önemini yitirmiştir. Avrupa'daki bu gelişmeler, bütün dünyayı etkilemiştir.

c) Insanlığın Bilim Mirası
Dünyada var olandan yola çıkarak, deney ve gözlem yoluyla neden-sonuç ilişkisi içer¬sinde incelenilerek ulaşılan kurallı bilgiler topluluğuna bilim denir.
Bilim Ilk Çağ’dan itibaren gelişmeye başlamıştır. Babiller'de görülen Astronomi ve Matematik alanındaki çalışmalar bütün dünyayı et¬kilemiştir.
Pascal, Dekart, Kopernik, Kepler, Galileo, Newton gibi bilim adamları Yeni Çağ’da yetişmiştir. Bu bilim adamları insanlığın ortak mirası olan bilime önemli katkılarda bulunmuşlardır.

d) Insanlığın Edebiyat Mirası
Olayların düşüncelerin duyguların ve hayallerin yazı dili aracılığıyla şekillendirilmesine edebiyat denir. Şiir öykü roman tiyatro oyunları vb. edebiyat ürünleridir. Geçmişten günümüze dek uzanan ilk edbiyat ürünleri destanlardır. Gılgamış Destanı Oğuz Kağan Destanı Ilyada ve Odesa gibi...
Dünyaca ünlü bazı edebiyat eserleri şunlardır:
William Shakespeare (Şekspir)'in Romeo ve Juliette Servantes'in Don Kişot Viktor Hugo'nun Sefiller Balzac'ın Vadideki Zambak Dante'nin Suç ve Ceza....
Tarih boyunca nesillerden nesillere aktarılan bir kültür mirası vardır.Bu miras içinde edebiyattan sanata bilimden müziğe dek herşey bulunur. Tüm bunlar ortak mirası oluşturur. Bize düşen görev bu mirası koruyup bir sonraki nesle aktarmaktır.

Ortak Mirasın Önemi
Bilim, sanat, edebiyat ve düşünce ürünle¬rinden oluşan ortak miras tarih içinde farklı top¬lumların katkısıyla oluştu. Toplumların ortaya koyduğu ürünler ve değerler üretildiği toplumla sı¬nırlı kalmadı, bütün toplumlara yayıldı.
Ortaya konan ortak miras ürünleri aynı zamanda bütün insanlığa yarar sağlamakta, top¬lumların gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
Ortak mirastan yararlanma onu özenle ko¬rumaya bağlıdır. Yaşayan kuşaklar ortak mirastan yararlanırken, onu korumakla da sorumludurlar.
Ortak Miras Özellikleri
Geçmişten günümüze kadar, süregelen insanların birikiminden oluşur.
Ortaya çıkan ürün, tek bir ulusun mirası değildir. Tüm uluslar bu mirastan yararlanabilir.
Insanlar ortak mirasın korunmasında duyarlı olarak, tüm insanlığa yarar sağlamalıdır.
Ortak mirası korumak, geliştirmek ve nesillere aktarmak gereklidir.

Ortak Mirasa Nasıl Katkıda Bulunuruz?
Ortak mirasa katkıda bulunulması ve ko¬runması tüm insanlığın görevidir. Ortak mirasa kat¬kıda bulunmak dünyada yaşanan sorunların çözü¬müne de katkı sağlar.
Günümüzde insanlık ortak mirasa daha da katkıda bulunarak eşitlik anlayışını geliştirmeye ça¬lışmakta ve insanlık için sorun olan birçok olaya bi¬limsel çözümler getirmektedir.
Ortak mirasın korunması amacıyla da dün¬yada birçok müze ve kütüphane kurulmuştur. Bu¬ralarda geçmişteki ortak mirasın ürünleri sergilen¬mekte ve insanlığın hizmetine sunulmaktadır.
Ortak mirasın korunmasında faaliyet gös¬teren önemli kuruluşlardan birisi de Dünya Anıtlar Vakfı'dır. Bu kuruluş tarihî alanları belirlemekte ve korunması için çeşitli önlemler almaktadır.
Günümüzde üretilen teknik araçlar ve bil¬gisayarlarda ortak miras ürünleri kayıt altına alınıp kopyaları saklanmaktadır. Bilgisayarlar istenilen bilgiye daha kolay ve çabuk ulaşılmasını sağla¬maktadır.
Ortak mirasın korunmasında devletlerin yasal düzenlemeler yapması ve bu konuda vatan¬daşlarına küçük yaşlardan itibaren eğitim verme& de oldukça önemlidir.
Ortak mirasın korunmasında en önemli et¬ken mirasa bilinçli olarak katkıda bulunulması ve eğitimdir.

Dünya Miras Listesindeki Doğal ve Kültürel Varlıklarımız
1. Istanbul'un Tarihi Alanları   
2. Göreme ve Kapadokya Milli Parkı
3. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası  
4. Hattuşaş (Boğazköy)
5. Nemrut Dağı
6. Xanthos - Letoon
7. Pamukkale - Hierapolis
8. Safranbolu şehri
9. Truva Arkeolojik Kenti

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol