MADDE VE ÖZELLİKLERİ
madde:Kütlesi hacmi eylemsizliği ve tanecikli yapısı olan herşeye madde denir.
kütle:Değişmeyen kütle miktarıdır.
hacim:Maddenin uzayda kapladığı alan.
eylemsizlik:Madde duruyorsa durmak hareket ediyorsa hareket etme isteğidir.
tanecikli yapı:Her madde atomlardan ve moleküllerden oluşur.
MADDENİN SNIFLANDIRILMASI
| |
SAF MADDE SAF OLMAYAN MADDE
ELEMENT KARIŞIMLAR
BİLEŞİK
SAF MADDELER
1.ELEMENT
Saf maddedir.Doğada tek ya da çift atomlu olarak bulunurlar.Aynı cins atomlardan oluşurlar.Erime ve kaynama noktaları sabittir.Fiziksel ya da kimyasal yollarda bileşenlerine ayrıştırılmazlar.
2.BİLEŞİK
İki ya da daha fazla atomun belirli oranlarda birleşerek oluşturduğu yeni saf maddeye bileşik denir.Saf ve homojendir.Belirli oranlarda birleşirler.Formüllerle gösterilirler.Kimyasal yollarla bileşenlerine ayrılırlar.belirli erime ve kaynama noktaları vardır.
BİLEŞİK ADI FORMÜL
Su H2O
Karbondioksik CO2
Kükürdioksit SO2
Glikoz C6H12O6
Sülfrik asit H2SO4
SAF OLMAYAN MADDELER
1.KARIŞIMLAR
Birden fazla maddenin herhangi bir oranda karşılırmasıyla oluşan maddelere denir.Belirli bir oranda birleşmez.Sembölleri yoktur.
IŞIK BİR ENERJİ TÜRÜDÜR
Görme olayı ışıkla gerçekleşir. Cisme gelen ışık, cisimden yansıyarak göze gelirse cisim görünür.

Ama bu cisim bir ışık kaynağı ise, hangi ortamda olursa olsun, çevresine ışık verdiğinden karanlıkta olsa da görülür. Işığın yayılması için ortam gerekmez; ışık, boşlukta da yayılır. Işık kaynağından çıkan ışık ışınları, homojen ve saydam ortamda ise doğrular halinde yayılır.
Maddeler üzerlerine düşen ışığı yansıtıp yansıtmamalarına göre üçe ayrılır: Üzerine düşen ışığı geçirebilen maddelere saydam maddeler denir. Ör: Cam, su, hava….
Üzerine düşen ışığın bir kısmını geçirebilen maddeler yarı saydam maddeler denir. Ör: Yağlı kâğıt, buzlu cam..
Üzerine düşen ışığı hiç geçirmeyen maddelere ise opak ( saydam olmayan) maddeler denir.
Işık Bir Enerjidir: Metal bir çubuk ısıtılınca önce kızarır ve zayıf bir ışık yayar. Isıtılmaya devam edilirse akkor haline gelir. Bu olayda ısı enerjisinin bir kısmı ışığa dönüşmektedir. Işığın bir enerji olduğunu kanıtlayan bir başka olay da Dünyaya ısı ve ışık olarak ulaşan güneş enerjisidir. Güneş ışığı hesap makineleri, uzay araçları, tekneler gibi birçok sistemin çalışmasında enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Işık enerjisi ; radyometre cihazı ile hareket ,güneş pili ile elektrik ,güneş panelleri ile ısı ,enerjilerine dönüştürülebilir.
Işık Kaynakları: Işık kaynakları sıcak ve soğuk olmak üzere ikiye ayrılır. Güneş, ampul, mum gibi kaynaklar sıcak, floresan, lamba, ateş böceği gibi kaynaklar soğuk ışık kaynaklarıdır. Sıcak ışık kaynakları çevresini ısıtır. Güneşten dünyaya gelen ışık, üzerine düştüğü maddeye enerjisini aktarır. Işık, madde ile etkileşmesi sonucu soğurulabilir.
Soğurulma, ışığın madde tarafından emilmesi olduğu için soğurulan ışık enerjisi ile madde ısınır. Isınan maddenin ise sıcaklığı artar.(Soğurma: Maddelerin ışığı tutup, ısıya dönüştürmesine denir.) Koyu renkli cisimler, üzerlerine düşen ışığın büyük bir kısmını soğururlar. Açık renkli cisimler ise üzerlerine düşen ışığın büyük bir kısmını yansıtır, az bir kısmını soğururlar. Bu yüzden koyu renkler, açık renklerden daha çabuk ısınır.
RENKLER
Güneşten bize ulaşan beyaz ışık, gerçekte birçok rengin bileşiminden oluşur. Beyaz aslında başlı başına bir renk değil, bütün renklerin bileşiminden oluşur. Güneş ışığını bir prizmadan geçirdiğimizde renklerine ayrıldığını ve bu renklerin de sırası ile kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor olduğunu biliyoruz.
Cisimler güneş ışığı ile aydınlatıldığında, üzerine bu renklerin karışımı olan ışık düştüğünden, cisimler bunlardan bir kısmını yansıtırlar ve sonuçta değişik renklerde cisimler olarak algılanır. Bir cisim;
• Güneş ışığındaki tüm renkleri yansıtıyorsa beyaz
• Güneş ışığındaki hiçbir rengi yansıtmıyorsa siyah
• Güneş ışığındaki herhangi bir rengi yansıtıyorsa, o renkte görünür.
Güneş ışığındaki renklerden kırmızı, mavi ve yeşil renge ana renk denir. Bu üç ışığın tek tek ya da değişik oranlardaki karışımı göze gelirse, göz, cisimleri bu karışımlara göre değişik renklerde algılar. Bu üç rengin, karışımları beyaz ışığı verir. Şekilde bu durum görülmektedir. Aynı tabloyu incelersek kırmızı ve yeşil ışık göze gelirse sarı, kırmızı ve mavi ışık göze gelirse magenta, mavi ve yeşil ışık göze gelirse cyan olarak algılanır.

Cisimlerin Işığı Yansıtması
Bir cisim güneş ışığındaki tüm renkleri yansıtıyorsa beyaz görünür.

Buradan anlıyoruz ki beyaz cisimler bütün renkleri yansıtıyor. Beyaz cisim, beyaz ışıkla aydınlatılırsa beyaz, kırmızı ışıkla aydınlatılırsa kırmızı, mavi ışıkla aydınlatılırsa mavi görünür.
Dolayısıyla beyaz cisimler hangi ışıkla aydınlatılırsa o renkte algılanırlar.Örnek olarak aşağıda beyaz ışık yeşil bir filtreden geçirilmiştir. Filtreden sadece yeşil ışık geçebilmiştir. Yeşil bir cismin üzerine düşen yeşil renk ile cisim yine yeşil olarak gözükmüş veya yeşil rengi cisim yansıtmıştır.

Eğer cisim, hiçbir rengi yansıtmıyorsa siyah görünür. Yani siyah cisimler hiçbir rengi yansıtmaz, üzerine düşen tüm renk ışınları yutar, soğurur.
Eğer cisim, tüm renkleri yansıtıyorsa aşağıda görüldüğü gibi beyaz görünür.

Eğer mavi kitabı yeşil ışık altında aydınlatırsak, yeşil, mavinin komşusu olduğundan zayıf olarak yansır. Fakat bu zayıf ışık, gözü yeşil renkte uyaramayacağından, mavi kitap siyah görünür.
Aşağıda mavi bir cisme beyaz bir ışık gönderir isek bu cisim sadece mavi rengi yansıyacaktır.

Işığın Filtrelerden Geçişi
Saydam cisimler, üzerlerine gelen ışığı geçirme özelliğine sahiptir. Adi cam, üzerine gelen ışığı tamamen geçirir. Ama bazı camlar renkli olabilir.
Işığı geçirebilen renkli, saydam cisimlere filtre denir. Örneğin güneş gözlükleri birer filtredir. Filtreler, üzerlerine düşürülen ışıktan, kendi renklerini kuvvetli, komşu renklerini zayıf olarak geçirirler. Yani kırmızı filtre, kırmızı ışığı güçlü, turuncu ışığı zayıf geçirir. Mavi filtre, mavi ışığı güçlü, yeşil ve mor ışığı zayıf geçirir. Sarı filtre, sarı ışığı kırmızı ışığı, yeşil ışığı güçlü, mavi ışığı ise zayıf geçirir.
Şekilde kırmızı filtreden kırmızı ışık güçlü, turuncu ışık ise zayıf geçer. Bu kırmızı filtreden geçen kırmızı ve zayıf turuncuda ışınlarıda mavi filtreden geçemez, mavi filtre siyah görünür.

IŞIK TAYFI – IŞIK TÜRLERİ- ELEKTROMANYETİK TAYF
Çevremizdeki cisimleri, görünür ışığın yansıyarak gözümüze gelmesi sayesinde görürüz. Yazın, zararlı ışınlardan korunmak için, güneş gözlüğü takar, plajda güneşlenirken güneş kremi süreriz. Tüm bunlar ise, gözle görülmeyen ışık türlerinden korunmak içindir.
Işık dalgalar halinde, boşlukta da yayılabilen bir enerji türüdür. Işık, bir elektromanyetik bir ışınımdır. Enerjinin elektromanyetik dalgalar halinde yayılmasına radyasyon (ışınım) denir.
Bir elementin en küçük birimi nasıl atomsa, elektromanyetik radyasyonların da en küçük birimi fotondur. Fotonların kütleleri yoktur ve boşlukta ışık hızında enerji paketleri şeklinde yayılırlar.
Elektromanyetik dalgalar, sahip oldukları enerji büyükten küçüğe doğru olacak şekilde:
1- Gama Işını, 2- X ışını, 3- Ultraviyole ( mör ötesi ) Işınlar, 4- Görünür Işık, 5- Kızılötesi Işık, 6- Mikrodalga Işınlar 7- Radyo Dalgaları
Işık , Göz , Ana ve Ara Renk Oluşumu
Işık Göz İlişkisi:
Gözün görmeyi başlatan noktası ışınların düştüğü retinadır. Retinada parlaklık ve renge duyarlı iki farklı çeşitte sinir hücreleri bulunur.
Işığın; şiddetine duyarlı hücrelere çubuklar, rengine duyarlı hücrelere koniler denir. Işık şiddeti yetersiz olduğunda koniler çalışmaz renk algısı kaybolur. Bu durumda görme çubuklar yardımıyla sağlanır. Ancak görülen cisimlerin renkleri, yansıttıkları ışık şiddetine göre grinin açık ve koyu tonlarıdır.
Renkli görmemizi sağlayan üç farklı koni vardır. Kırmızımsı ( Uzun dalga ) ışıklara duyarlı olanlara L – konileri ya da kırmızı koniler, yeşilimsi ( Orta dalga ) ışıklara duyarlı olanlara M – konileri ya da yeşil koniler, mavimsi ( Kısa dalga ) ışıklara duyarlı olanlara S – konileri ya da mavi koniler denir.
Göze aynı anda gelen farklı miktardaki tek renk ışıklar bu konilerde bileşke bir renk olarak görülür. Tek renkli kırmızı ve tek renkli yeşil ışık eşit miktarda ve birlikte göze geldiğinde gözde oluşan algı sarı renktir.
Bu nedenle göz algıladığı sarı ışığın tek renkli ya da kırmızı-yeşil ışık karışımı olup olmadığını ayırt edemez. Renk körlüğü bu konilerden herhangi bir çeşidinin eksikliği sonucunda görülen bir göz kusurudur.
Işık Karışımlarının Görmeye Etkisi:
Işığın kırmızı, yeşil, mavi renklerinin farklı oranlarda karışımı göze geldiğinde bütün renklerin algısını oluşturur.
Bu nedenle bu üç renk, ışığın ana renkleri olarak kabul edilir. Işığın ana renklerinin aynı orandaki ikili karışımları ara renkleri oluşturur. Bu ara renkler sarı, cyan, magentadır.
Ana renklerdeki ışıklar göze aynı anda eşit miktarda geldiğinde gözde beyaz renk algısı oluşturur. Göze birlikte geldiklerinde beyaz algısı oluşturan iki renk ışığa birbirlerinin tamamlayıcısı denir.
Birbirinin tamamlayıcısı ışık renkleri kırmızı ve cyan ( yeşilimsi mavi ) Yeşil ve magenta ( kırmızımsı mor ) Mavi ve sarıdır.
Işık ve Cisim İlişkisi:
Üzerine ışık gelen bir madde ışığı ya yansıtır, ya tutar ya da geçirir. Madde hangi ışığı yansıtıyor ve ya da geçiriyorsa o renkte görünür. Işığı tutan maddelerden göze ışık gelmediğinden o cisim görünmez aydınlık bir ortamda görünmeyen cismin rengine siyah denir. Dolayı ile siyah bir renk değildir. Gözün cismi algılayamamasıdır.
Maddelerin renkli görünmelerinin farklı fiziksel ve kimyasal nedenleri vardır. Cisimlerin renkli görünme nedenlerinden birisi de boyanmış olmalarıdır. Boyalı cisimler ışığı yansıtır ya da geçirirken ışık renklerinden bazılarını tutarlar. Dolayı ile boyalı cisimden yansıyarak gelen ışık, içinden renk eksiltilmiş ışıktır. Sarı boyalı cisim ışığın ana renkleri ile aydınlatıldığında bu renklerden maviyi tutar. Kırmızı ve yeşili yansıtır. Bu ışıklarda gözde sarı algısı oluşturur.
Boya ışık kaynağı olmadığından ışık rengi ile boya renginin karışımı diye bir olgu yoktur. Boyalar yansıttıkları ışığın renginde göründüklerinden boya karışımlarının oluşturduğu renkler ışık karışımlarından farklıdır. Boya karışımlarında ana renkler sarı, magenta ve cyandır.
Boyanın üç ana rengi eşit miktarda bir yüzeyde karıştırılırsa sarı boya mavi ışığı, magenta boya yeşil ışığı, cyan boya kırmızı ışığı tutacağından ışığın ana renkleri bu yüzeyden yansıyamayacaktır. Bu durumda yüzey siyah görünecektir. Boyanın iki ana rengi eşit miktarda karıştırılırsa yalnız her ikisinde ortak olan rengi yansıtır.
Gün ışığında sarı ve magenta boyalar eşit miktarda karıştırılırsa; sarı boya mavi ışığı, magenta boya yeşil ışığı tutar, kırmızı ışık her iki boyadan de yansıyacağından bu boyaların karışımı kırmızı görünür.
Çevremizdeki eşyaların çoğu boyalıdır. Işığın boyalı yüzeylerde davranışı biraz karışıktır. Güneş ışığı ile aydınlatılmış boyalı bir yüzey güneş ışığındaki renklerden bazılarını tutar bazılarını yansıtır. Yüzey göze gelen ışıklardan yoğun ( güçlü ) olan renkte görülür
Boyaların ana renkleri ( sarı-magenta-cyan ) ışığın tek bir ana rengini tutar. Diğer iki ana rengi güçlü olarak yansıtır. Yansıttığı ana renk ışıkların komşu renklerinin de düşük bir yoğunlukta yansıtır.
Boyaların ana renkleri ( kırmızı-yeşil-mavi ) ışığın bütün renklerini güçlü ve zayıf olarak yansıtırlar. Güçlü yansıyanlar kendi renkleri zayıf yansıyanlar ise komşu renkleridir.
Göze gelen ışık miktarı azaldıkça ( ışık gücü düştükçe ) ışığın, renk konisindeki etkisi azalır. Çubuk hücreler devreye girer ve göz bu ışığı gri tonlarda algılar.
Evlerde, sokaklarda ya da salonlarda farklı lambalar kullanılır. Bu lambalardan bazıları ışığın tüm renklerini yayarken bazıları bir kısım renkleri, bazıları da tek bir renkte ışığı yayar.
Bu nedenle lamba ışığı altında rengini beğendiğimiz bir elbise güneş ışığına çıkıldığında daha farklı renkte görülür.
Cisimlerin Deneysel Koşullardaki Renkleri:
Olayın basitleştirilmesi açısından sorularda maddelerden yansıyan zayıf ışımalar önemsenmez dolayı ile gri etkiler siyah olarak düşünülür. Bir de aksi belirtilmedikçe soru amaçlı kullanılan ışıkların renklerinin ana renkler ya da ana renklerin karışımı olan ara renkler olduğu varsayılır. Beyaz ışık kırmızı, mavi ve yeşil ışığın olduğu ışık karışımıdır.
Saf sarı ışığın içinde kırmızı olmadığından kırmızı boyalı bir yüzeyde zayıf yansıdığı söylenebilir. Ancak ışığın saf sarı olduğu belirtilmiyorsa bu ışığın kırmızı ve yeşil ışıktan oluşan sarı ışık olduğu düşünülebilir. Bu durumda, sarı ışıkla aydınlatılan kırmızı yüzey sarı içindeki yeşil ışığı tutar ve kırmızı ışığı yansıtır.
Cisimler beyaz ışık altında hangi renkte görünüyorlar ise
1) Saydam olmayanlar kendi rengindeki ışıkları güçlü, bu renge yakın enerjili ( komşu ) renkleri zayıf olarak yansıtır.
2) Saydam olanları kendi rengindeki ışıkları güçlü, bu renge yakın renkleri zayıf olarak geçirir.
Göz zayıf olarak gelen ışık ile renk konilerince algılanamayacağından renkli görülmezler. Ancak çubuk hücreleri uyararak gri tonlarda algılanırlar. Bu özellikten dolayı cisimlerin komşu renklerindeki ışıklar önemsenmez
Buna göre aydınlatılmış cisim saydam değil ise görüldüğü renkleri yansıtır. Bunun dışındakileri tutar. Cisim saydam ise geçirdiği ışığın renginde görülür. Görüldüğü rengin dışındaki renkleri tutar.
Sorularda cisimden yansıyan ya da geçen ışıkların hangisi olduğunu sormakla zayıf ışık etkileri de devreye gireceğinden konuyu zorlamak olur. Bu nedenle konunun sadeliği açısından cisimlerin nasıl görüneceğini sormak daha öğreticidir.
***
Renkler kimyasal renkler ve ışık rengi olarak ikiye ayrılıyor.eğer kimyasal renkleri yani resimde kullanılan ana renkleri sorarsanız mavi,kırmızı ve sarıdır.ancak ışık konusundaki ana renkleri sorarsanız kırmızı,mavi ve yeşil olacak.bizler de ışığı öğrettiğimiz için ana renkler kırmızı,yeşil ve mavi olacak.umarım açıklayıcı olmuştur.
***
Işıkta ana renkler yeşil, mavi ve kırmızı.
Yeşil+kırmızı= Sarı
Yeşil+mavi=Cyan
Mavi+kırmızı=meganta
Boyamada ana renk olarak sarı, kırmızı ve mavi kabul edilmiş.
***


Işığın Kırılması (Konu Anlatım)
Işık ışınları saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçerken ışınların bir kısmı yansıyarak geldiği ortama dönerken, bir kısmı da ikinci ortama, doğrultusu ve hızı değişerek geçer. Işığın ikinci ortama geçerken doğrultu değiştirmesine ışığın kırılması denir.

Kırılmanın Özellikleri:
1-Gelen ışın, normal ve kırılan ışın aynı düzlemdedir.
2-Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geçen ışık, normale yaklaşarak kırılır.

3-Çok yoğun ortamdan az yoğun ortama geçen ışık, normalden uzaklaşarak kırılır.
4-Normal üzerinden gelen ışın ( dik gelen ışın), diğer ortama geçerken kırılmaya uğramaz (dik geçer).


Camın yoğunluğu > suyun yoğunluğu > havanın yoğunluğu olduğuna göre, bu saydam ortamlardan, diğerine geçişleri inceleyelim:
Günlük hayatınızda kırılma olayın su dolu bardağa koyduğumuz bir kalemin görüntüsündeki kırılmada net olarak görebiliriz.

Beyaz Işığın Renklerine Ayrılması


Şekildeki prizmaya gönderilen beyaz ışık renk karışımı olduğundan bu renkler havadan farklı yoğunluğa sahip cam prizmadan geçerken, farklı miktarlarda kırılırlar. En az kırmızı en çok da mor ışın kırılır.

Aynı saydam düzleme şekildeki gibi eşit gelme açılarıyla gönderilen kırmızı ve mor ışınlar aynı miktarda kırılmaz, mor daha çok kırıldığı gözlenir. Yani aynı ortam, farklı ışınlar için farklı yoğunluğa sahipmiş gibi davranır.


Sınır Açısı

Gelme açısı büyüdükçe kırılma açısı da büyür ve ışığın kırılma açısı 90° olduğu andaki gelme açısına sınır açısı denir. Örneğin, sudan havaya gelen ışınlar için sınır açısı 48°, camdan havaya gelen ışınlar için ise 42° dir.
Eğer ışık ışınları sınır açısından daha büyük açıyla gelirse ikinci ortama geçemez ve geldiği ortama normalle eşit açı yaparak geri döner yani kırılmaya uğramaz, yalnızca yansır.
Bu olaya tam yansıma denir.
Görünür Derinlik
Bulunduğumuz ortamdan yoğunlukları farklı saydam ortamlardaki cisimlere baktığımızda, bulundukları yerlerden farklı yerlerde görürüz. Mesela akvaryuma üstten bakıldığında balıklar yüzeye çok yakın görülür. Su dolu havuza üstten bakıldığında, havuzun derinliği, olduğundan daha yakın algılanır. Sonuç olarak az yoğun ortamdan çok yoğun ortamdaki cisimlere bakan gözlemciler cismi daha yakında, çok yoğun ortamdan az yoğun ortama bakan gözlemciler ise daha uzakta görür.
Gök Kuşağı Nasıl oluşur?

Yağmur damlasının içine girince kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklere ayrışır. Mor renk çemberin içinde kırmızı ise en dışındadır.
Yağmur damlası çocukken oynadığımız misket veya bilye gibi küresel saydam bir şekildedir. Güneş ışığı bu kendi tarafındaki yüzeyinden doğrudan içine girer. İçinde renklere ayrışır ve kürenin arka duvarına vurarak gerisin geriye yansır. Işığın damlanın ön yüzünden değil de arka yüzünden yansımasının nedeni içbükey, dışbükey mercek özelliklerindendir.
Ayrışmış renkler, içbükey arka yüzden çeşitli açılarda yansımaları sonucu gözümüze sırayla dizili renklerden oluşmuş bir bant şeklinde görünüyorlar. Gökkuşağını görebilmek için Güneş, biz ve yağmur damlaları, muhakkak belirli bir açıda dizilmek zorundayız. Ama daha önemlisi milyonlarca yağmur damlasından yansıyan ışınların gözümüze geliş açıları mutlaka aynı olmalıdır ki biz gökkuşağını görebilelim.
Yağmur damlalarından yansıyan ışınların gözümüzde odaklaşabilmeleri için bir daire şeklinde dizilmiş olmaları gerekir. Aslında o bölgedeki bütün yağmur damlaları gelen ışığı renklere ayrıştırarak yansıtırlar ama sadece bir yarım daire içinde olan yağmur damlalarından yansıyanlar gözümüze odaklaşırlar.
Biz de sadece o yağmur damlalarından gözümüze gelen renklerine ayrılmış ışınları görebildiğimizden gökkuşağını da yarım daire şeklinde görürüz. Bazen bir uçaktan veya yüksek bir dağdan baktığımızda gökkuşağını tam daire şeklinde görmemiz de mümkün olabilmektedir.
Güneş ne kadar yüksekse gökkuşağı dairesi de o kadar aşağı iner. Bunun içindir ki yedi renkli gökkuşağını sabah ve akşam yağışlarından sonra daha çok görürüz.
Genellikle fark edilmez ama gökkuşağı daima içice iki halkadan oluşur. İkinci kuşak pek dikkat çekmez. Bir ikinci zayıf kuşağın daha bulunmasının nedeni bazı güneş ışıklarının su damlasının iç yüzeyine bir kez değil iki kez çarpmalarıdır. Böylece parlaklıklarını yitiren ışıklardan oluşan ikinci gökkuşağı zar zor görülür. Birinci kuşakta kırmızı renk şeridin en dışında iken ikinci kuşakta en içtedir. Diğer renklerin sıralamaları da terstir.
Gökyüzü Neden Mavidir?

Gökyüzünün mavi görünmesinin tek sebebi kırılma hadisesidir.
Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Fakat kırmız ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır.
Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.
Deniz Neden mavidir?


Su renksiz ve saydam ve bir sıvıdır. Ancak beyaz renkteki bir küvete veya havuza doldurulan suyun aldığı renkten de görüldüğü gibi, kalın tabakalar halinde yeşil-mavi bir renk alır.
Denizin mavi renginin sebebi, gökyüzünün renginin mavi olmasıyla aynıdır ama sanıldığı gibi gökyüzünün maviliğini yansıttığı için deniz mavi renkte görülmez. Aslında atmosferde mevcut, azot, oksijen, karbondioksit gibi bütün gazlar deniz suyunda da bol miktarda bulunurlar.
Deniz suyunun rengi su moleküllerinin ışığı emiş ve yansıtış özelliklerine bağlıdır. Beyaz ışık dediğimiz güneş ışığında bütün renkler vardır. Deniz suyu molekülleri aynen atmosferde olduğu gibi, bu ışığın dağılımındaki kırmızı tarafındakileri emerler, mor tarafındakileri yansıtırlar. Deniz de bu nedenle mavi renkte görünür.
Ne var ki denizin rengi her yerde aynı değildir. Çeşitli yerlerde parlak mavi, koyu mavi, yeşil, turkuvaz hatta kırmızımsı renkler alır. Bu farklılıkları suyun sıcaklığı, derinliği, içinde yaşayan canlılar, dip tabiatı, tuz oranı gibi etkenler yaratırlar. Burada güneş ışığının atmosferde, bulutlarda tutulan miktarı da önemlidir.
Güneş ışığının neredeyse yarısı suyun bir metre derinliğinde soğurulmuş olur. On bir metreye varıldığında ise sadece onda birinin bu derinliğe ulaşabildiği görülür. 500 metreden sonra sadece fosforlu organizmaların biraz aydınlattıkları, mutlak karanlık hüküm sürer. Bu nedenle denizin renginde derinlik de önemli bir faktördür